Sonunda kesinlik kazandı ve Rusya, Suriye'ye yardım gönderilmesine engel oldu. Eğer kulislerden bir uzlaşma çıkmazsa, İskenderun yakınlarındaki açık tek geçiş olan Bab el Hava'dan savaşın hırpaladığı ülkeye uluslararası yardımlar bundan böyle gönderilemeyecek. Şimdiye kadar, en gerekli ihtiyaç malzemelerinin gönderilmesiyle yaşamını sürdüren yaklaşık 4 milyon kişiye başka bir yoldan yardım edilmesi gerekecek. Bunun nasıl olacağı ise belirsiz. Putin'in peki bu umrunda mı? Ukrayna'ya saldırısına bakılacak olursa bu sorunun yanıtının "hayır" olduğu varsayılabilir.
Böylelikle 4 milyon Suriyeli de Putin'in planlarında bir oyun topuna dönüşüyor. Rusya'nın ileri sürdüğü, yardımların Esad hükümetince kontrol edilmesi gerektiği şeklindeki gerekçe, rejimin geçen 11 yılda yüz binlerce ölü, milyonlarca insanın yerinden olup sığınmacı haline gelmesi, işkence yapılan hapishaneler ve buralarda cinayete kurban gidenler gibi hanesine yazılan bir dizi suça bakıldığında bir hayli alaycı kalıyor. Tüm bunlar Putin'i pek de ilgilendirmiyor. Suriye Devlet Başkanı gibi o da kendi otokrasi modelinin alternatifi olan demokrasi ve özgürlükten endişeli. Bir savaş suçlusu bir başka savaş suçlusuna işte böyle böyle destek oluyor. Esad, şimdiye kadar kendisine verilen desteğe müteşekkir olduğunu gösterdi. Suriye, Mart başında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Rusya'ya Ukrayna'ya yönelik saldırısını durdurma çağrısı yapan tasarıya "hayır" oyu verdi. Haziran sonunda da Rusya yanlısı ayrılıkçıların Ukrayna'nın Luhansk ve Donetsk bölgelerinde kurdukları halk cumhuriyetlerini bağımsız devlet olarak tanıdı.
Tahmin: Putin AB yönünde kitlesel göçü kışkırtıyor
Her ne kadar Kremlin'de hiç kimse bunu ifade etmiş olmasa da bu tahminde bulunmak zor değil. Putin, yardımların durdurulmasını Avrupa Birliği ülkelerini ve Türkiye'yi baskı altında tutmak için bir araç olarak görüyor olabilir. Zira insanlar açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarında ne yapacaklar? Yardım alabileceklerini umdukları yerlere doğru kaçacaklar. Bu yardımı da şu anki durumda belki Türkiye, ama öncelikle de Avrupa Birliği ülkeleri yapacaktır.
Milyonlarca ek sığınmacı… Yüksek enflasyon altındaki Türkiye ve Ukrayna savaşı nedeniyle birçok açıdan sıkışık durumdaki, sığınmacı sorununda güçlükle iş birliği yapan Avrupa Birliği ülkeleri açısından bu, bir kâbus senaryosu olur. 2015 yılında sığınmacıların kabul edilmesi bu şekilde yürümüş olabilir. Yeni bir alımın, şimdiye kadar bir biçimde gücü sınırlı kalan sağ popülist partilerin yeniden güçlenmesi gibi, siyasi açıdan korkunç sonuçları olacaktır. Bunların serpilip gelişmesi Putin açısından Avrupa'da olabilecek en iyi durum olacaktır. Zira bunların yönetici kadroları soğuk güç politikalarına kendilerine özgü bir hayranlık duyuyor, Moskova'ya dolaylı, karışık ifadelerle anlayış gösterdiklerini belirtmelerinden bunu kısmen okumak mümkün.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin reformu zaruri
Bab el Hava'dan yardımların gönderilmesine engel, en azından bir tehdit jesti. Rusya bunu başka eylemleriyle sürdürebilir. Örneğin istemesi halinde huzursuzluğa ve güvenlik boşluğuna neden olabileceği Libya'da bunu yapabilir, hatta bu ülkenin sınırlarının da ötesine geçebilir. Avrupa Birliği, Kuzey Afrika'da da göç siyaseti bakımından daha fazla baskı altına alınabilir.
Putin'in şiddet politikasının vahim sonuçları var. Bu sonuçların diplomasi alanında da olduğunu halihazırda bir kez daha BM Güvenlik Konseyi'nde görmek mümkün. Hukuk devletleri açısından buradan zorunlu olarak Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi gerektiği sonucunu çıkarmak gerekiyor. Bir diktatör dünyayı kendi keyfine, kendi siyasetine, kendi sinik dünya görüşüne zorlayamaz.