Ukrayna krizi: Türkiye'nin denge politikası devam edecek mi?
24 Şubat 2022Dünyanın bir süredir nefesini tutarak takip ettiği Rusya-Ukrayna geriliminde dün gece sıcak çatışma safhasına geçildi. Rus birlikleri, Ukrayna sınırını geçerek askeri harekat başlatırken büyük şehirlerin yakınındaki askeri hedefleri bombaladı.
NATO'nun önemli bir ülkesi olan ve gerek Rusya gerekse Ukrayna ile hemen hemen her alanda yakın ilişki içinde olan Türkiye'nin ne yapacağı da merak konusu. Rusya'nın askeri harekatının başladığı ilk günlerde gelen ilk açıklamalar ve sinyaller Türkiye'nin uzun bir süredir takip ettirdiği denge politikasını sürdürmeye çalışacağı yönünde.
Ankara'da düzenlenen ve yaklaşık 1,5 saat süren güvenlik zirvesinden sonraki açıklamalar Rusya'nın operasyonunun kınandığı, ancak aynı zamanda çok sert bir tutum alınmadığına işaret ediyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Külliye'de gerçekleşen Güvenlik Zirvesi sonrasındaki bir etkinlikte yaptığı açıklamada Rusya'nın saldırısını kabul edilemez bulduklarını söyledi. Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmede, "Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü korumak için verdiği mücadeleye destek veriyoruz" dediğini de aktardı.
Erdoğan ayrıca iki ülke arasındaki sorunların Minsk mutabakatı çevresinde diyalogla çözülmesi çağrısını da yineledi.
Ukrayna'nın Boğazlar talebi
Rusya ile Ukrayna arasındaki dengeli politikayı yıllardır sürdürmeye çalışan Türkiye'nin şimdi nasıl bir politika izleyeceği yakından takip ediliyor.
Bu arada Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar da düzenli aralıklarla yaptığı açıklamalar ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki temasları ile Ankara'yı Rusya'ya karşı daha sert bir tutum izlemek için iknaya çalışıyor. Büyükelçi Bodnar, Türkiye hava sahasının ve Rus gemileri için Çanakkale ve İstanbul Boğazının kapatılmasını talep ederken, Ruslara ekonomik yaptırımlar da uygulanmasını istedi.
Ancak Ukrayna'nın bu talepleri Ankara için gerçekçi bulunmuyor.
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada bu talebi şöyle değerlendirdi:
"Dünyada hiç kimse doğrudan doğruya müdahale ederek sorunu çözebilecek ve Rusya'yı da yola sokabilecek durumda değildir. O nedenle Ukrayna Büyükelçisi'nin temennilerine sonsuz saygım var, anlayışla karşılarım ama yapamazsınız. Yani sizin burada Rusya'ya onun söylediği biçimde hareket etmiş olmanız, kapıyı kapatmış olmanız, aslında Rusya'yı karşınıza almanız demektir. Türkiye, Rusya ile ilişkilerinde de göbeğinden bağlıdır."
"Montrö Sözleşmesi korunmalı"
Ukrayna'nın bu talebi Boğazlar üzerinden Karadeniz'e gemi geçişlerini düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne dayanıyor.
1936'dan bu yana yürürlükte olan Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ticaret gemilerinin geçişine tam serbestlik tanırken, askeri gemilerin geçişine ve Karadeniz'de kalma süresine ise belirli sınırlamalar getiriyor.
Her ne kadar Ukrayna Büyükelçisi Bodnar, Boğazların Rus gemilerine kapatılmasını talep etse de sözleşmeye göre Türkiye'nin bunu yapabilmesi için belirli şartlar gerekiyor. Sözleşme, Türkiye'ye "tarafı olduğu bir savaşta ya da kendini savaş tehdidi altında hissetmesi durumunda" diğer ülkelerin savaş gemilerinin geçişini kısıtlama imkanı veriyor.
Emekli Büyükelçi Özülker, "Montrö, Türkiye'nin olmazsa olmaz bir şekilde riayet edilmesine gayret etmesi gereken bir anlaşmadır" derken sözleşmenin barış, savaş ve savaş riski dönemleri için net hükümler içerdiğini belirtiyor. Şu anda durumun uluslararası çapta bir savaşa dönüşmediğini ancak bir risk halinin bulunduğunun de ortada olduğunu belirten Özülker, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Ortada bir risk halinin var olduğunu inkar edemeyiz. Bu Türkiye'ye Boğazlar'da önlem alabilme hakkını tanıyor. Önlem almaya kalktığınız halde bunun altından kalkabilir misiniz bunu çok iyi düşünmek lazım. ‘Buradan ticaret gemileri dışında hiçbir gemiyi geçirmiyorum' demenin çok kolay olmadığını düşünüyorum."
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar son yaptığı bir açıklamada, "Karadeniz'e kıyısı olan ülkelerin orada rahat, güven ve refah içinde yaşaması bizim en samimi dileğimiz. Bu manada da Montrö Sözleşmesi'nin önemli olduğunu, buna gerekli desteğin sağlanması gerektiğini, Montrö Sözleşmesi'nin sağladığı düzenin bütün taraflar için yararlı olduğunu burada da ifade etme fırsatımız oldu" demişti.
"Türkiye tarafsızlığını sürdürmeli"
Şimdiye kadar Ankara'dan yapılan açıklamalar, Rusya'ya karşı dengeli olunmaya çalışılacağını gösteriyor.
Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Hasan Ünal da Türkiye'nin tarafsızlığını sürdürmesi gerektiği görüşünde. Ünal, bunun nedenini şöyle aktarıyor:
"Çünkü hem Montrö anlaşmasının sulandırılmaması ve işlevsiz hale gelmemesi için, hem de her iki ülkeyle de olan olağanüstü çıkarlarımız açısından Türkiye'nin bu tarafsızlığını sürdürmesinde ulusal çıkarları açısından olağanüstü faydalar olacağını düşünüyorum. Ve bence Türkiye zaten bunun aksine bir tavır da takınamaz."
"Ankara barış çağrısını yinelemeli"
Gerek Ukrayna gerekse Rusya ile başta ekonomi ve savunma olmak üzere pek çok alanda yakın işbirliği içinde olan Türkiye'nin hareket alanının dar olduğu çoğu uzmanın ortak görüşü. Bu nedenle diplomatik gözlemcilere göre ulusal çıkarları için Ankara'nın tavrı barış ortamının tesisinden yana olmalı ve Ankara bu yöndeki çağrılarını yinelemeli.
"Burada bir çatışma veya gerginlik ortamının sürmesi Türkiye için bir felakettir" diyen Özülker, Türkiye'nin "sakal ile bıyık" arasında kaldığına ve ekonomik yaptırımlara uymasının mümkün olamayacağını belirtiyor.
Şu anda ekonomik sıkıntılar yaşayan ve çatışma ortamına enerji fiyatlarının dünya çapında çok arttığı bir dönemde yakalanan Türkiye'nin, Batı tarafından hazırlanan ekonomik yaptırımlara uyması beklenmiyor. Uzmanlar, yaz ayları için beklenen turistlerden ekonomi için gelmesi düşünülen can suyuna da dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Hasan Ünal, NATO'da ya da AB'nde Rusya'ya karşı çok geniş çaplı bir ekonomik yaptırım paketi oluşturulsa bile Türkiye'nin bu paketi uygulayamayacağını söyleyerek şöyle konuşuyor:
"2014'de de o zaman Rusya ile siyasi olarak da çok sorunlu olmamıza rağmen başta Suriye sorunu olmak üzere Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sırasında bunu kabul etmeyeceğimizi biz de kayda geçirdik diğer Batılı ülkelerle. Ama iş ekonomik yaptırım paketine gelince dedik ki ‘biz bunu uygulamıyoruz'."
Türkiye pek çok açıdan Rusya ile "köprüleri atamayacak" bir konumda. Enerji Piyasası Denetleme Kurumu (EPDK) Doğalgaz Sektör Raporu'na göre, 2020 yılında Türkiye'nin yıllık doğal gaz ihtiyacının yüzde 33,6'sı Rusya'dan satın alındı.
Ayrıca Türkiye için çok temel ihtiyaç olan buğday ithalatının da kaynağı Rusya. Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle buğday fiyatları 2012 yılından bu yana görülen en yüksek seviyeye çıktı. Türkiye, buğday ithalatının yüzde 85'ini Rusya ve Ukrayna'dan yapıyor.
Gülsen Solaker
©Deutsche Welle Türkçe