Rusya'da seçimler Türkiye'yle ilişkileri nasıl etkileyecek?
18 Mart 2018Rusya'da bugün yapılan seçimlerin favorisi dördüncü dönem için yarışan Vladimir Putin. Son anketler Putin'in yüzde 70 oranında oy alarak devlet başkanlığını bir kez daha üstleneceğini gösteriyor. Peki seçimler, Rus jetinin Suriye'de düşürülmesi sonrası ağır yara alan Türkiye-Rusya ilişkileri için ne anlama geliyor? Rusya'daki dördüncü Putin döneminde ikili ilişkiler nasıl bir zeminde ilerleyecek? Moskova Devlet Üniversitesi öğretim üyesi, Rusya uzmanı Dr. Kerim Has'a göre ikili ilişkilerin odağında Suriye var ve ilişkiler "kaygan bir zeminde" ilerliyor.
DW Türkçe: Eski bir Rus ajanının İngiltere'de zehirlenmesiyle Rusya'nın Batı ile ilişkileri gerildi. Soğuk Savaş dönemine mi dönüldü?
Kerim Has: Bu tür casus olayları İngiltere ile Rusya arasında geçmişte de yaşandı. Skripal'in zehirlenme olayına kadar İngiliz istihbaratına çalıştığına dair bilgiler vardı. Ölümü benim için oldukça şüpheli. Rusya'yla Batılı ülkeler arasındaki ilişkilerin gerginleşmesini, Brexit sonrası NATO'nun Avrupa'daki varlığı, AB'nin enerji güvenliğinde Rusya'nın konumu ve Suriye özelinde Ortadoğu'daki yeni güç dengelerinde, Moskova'yı Batılı ülkelerin oyun kuralları çerçevesinde oynamaya zorlayan bir politikanın yansıması olarak değerlendiriyorum. Soğuk Savaş demek kestirmeci bir yaklaşım olur. Ciddi bir gerginlik olduğu açık.
DW: Anketler Putin'in oy oranının yüzde 70 seviyesinde olduğunu gösteriyor. Peki, Putin bu kadar yüksek destek almayı nasıl başarıyor?
Has: Rusya'nın siyasal sistemi geçmişte de böyleydi. Parlamenter, çoğulcu bir sistem yok, daha ziyade lider ekseni etrafında dönen bir sistem var. Putin'in çok alternatifi olmamasından ziyade, sistem Putin'in alternatifinin çıkmasına izin vermiyor.Toplamda 8 aday yarışıyor. Putin dışındaki hiç bir adayın başkan olabileceğini düşündüğünü sanmıyorum. Hepsi sistem içi adaylar. Seçilmek için değil, Putin'i seçtirmek için adaylığını koyan adaylar.
DW: Seçim yarışı nasıl geçti? Adil koşullarda bir seçim yarışından söz edilebilir mi?
Has: Öyle bir durum da yok. Özellikle televizyonlarda sürekli tartışma programları oluyor. Rus devlet televizyonları ya da özel televizyonlarda. 7 aday katılıyor. Başka biçimde tanımlayamayacağım: Tam bir rezalet. Sırayla adaylar ya da onların temsilcileri görüşlerini dile getiriyorlar bu programlarda. Sunucular çok seviyesiz ya da saygısız konuşuyor devlet başkanı adaylarıyla. Putin ya da temsilcileri ise bu programlara katılmıyor. Ancak sistem de zaten alternatifin çıkmasına izin vermiyor.
DW: Rusya'ya bakıldığında Türkiye'deki gibi "tek millet, Batı’ya boyun eğmeyen halk, lider" söylemi dillendiriliyor seçim öncesi röportajlarda. Rusya Suriye ile Ortadoğu'da oyun kurucu rolünde. Ankara da Afrin'e operasyonla benzer konumda. Rusya ve Türkiye arasında parallellikler görüyor musunuz?
Has: Bazı konularda benzerlikler var. Batı'yla ilişkilerde bir gerilim süreci var. Bu gerilim süreci hem Moskova, hem de Ankara'daki iktidarlara yarayan bir tablo oluşturuyor zaman zaman. Ancak Rusya'nın tarihine baktığınızda bu geleneksel bir durum. Yani liderlik ekseninde bir devlet yönetimi var. Siyasal sistem, başkanlık sistemi gelenekel bir unsur. Türkiye'de ise yakın bir zamana kadar öyle bir durum yoktu. Türkiye'ye bakacak olursak Afrin meselesinin örneğin sadece güvenlik nedenleriyle yürütüldüğü kanaatinde değilim. İç politik hedeflerin de Afrin operasyonunun yürütülmesinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Ya da ABD ile Almanya ile Hollanda ile gerginlikler var. Bunların zaman zaman iç politikada kullanıldığını görüyoruz. Rusya tarafı bu tarz unsurları özellikle Putin döneminde çok daha profesyonel kullandı. Şu an kimse Kırım'ın Ukrayna'ya geri verilmesini düşünmüyor örneğin üstelik o kadar yaptırım var.
DW: Putin'in yeniden seçilmesi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından ne anlama gelir? Yeni dönemde Putin'den Türkiye ile ilişkilerde bir sürpriz gelebilir mi?
Has: Yeni dönemde doğrudan bir sürpriz beklemiyorum. Mevcut politika devam edecektir. Belki Suriye'de özellikle Rusya Türkiye ile işbirliğinde Afrin meselesinde olsun, sonrasında olsun seçimler dolayısıyla alınmayan bazı riskler daha net bir şekilde masaya konulabilir, Türkiye'den talepler bağlamında. Onun haricinde Türkiye'nin Batı ile ilişkileri, bölgeyle ilişkileri Türkiye-Rusya ilişkilerini etkileyecek diye düşünüyorum. Rusya'da dış politika kısa vadeli stratejilerle yürütülmüyor. Bazı taktiksel değişiklikler olabilir. Afrin meselesinde Türkiye'nin Afrin'in merkezine girmesi konusunda Rusya'nın bir tavır alabileceğini düşünüyordum. Bu konuda belki seçimlerden sonra bir değişiklik olabilir.
DW: Türkiye ve Rusya Astana sürecinin garantör ülkeleri. Aynı masadalar ama Suriye konusunda izledikleri siyaset farklı. Bu konuda Moskova ve Ankara'nın partnerliğini nasıl yorumlarsınız?
Has: Suriye'de zaten hiçbir ikili aktörün çıkarları birbiriyle örtüşmüyor. Rusya ve İran'ın, Türkiye ile İran'ın, Rusya ve Türkiye’nin çıkarlarının örtüşen ve örtüşmeyen kısımları var. Kısa, orta ve uzun vadede farklılaşan hedefleri var. Astana sürecinin devam edeceği açıklandı. Türkiye-Rusya-İran işbirliğinin belli bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.
DW: Türkiye ve Rusya bir Rus jetininin düşürülmesi nedeniyle çok ciddi bir kriz yaşadı. İki ülkenin ilişkisi yumuşamış görünüyor. Peki sizce Rusya ve Türkiye bu krizi gerçekten atlattı mı?
Has: İki ülkenin ilişkisi çok kaygan bir zeminde ilerliyor. Suriye üzerinden ilerliyor. Suriye'deki al-verlerle ikili ilişkilerdeki ilerlemeler. Türkiye-Batı ilişkileri veya Türkiye-NATO ilişkilerinin eskiye, yani uçak krizi öncesine nazaran şu dönemde Türkiye-Rusya ilişkilerini daha fazla etkilediği kanaatindeyim. S-400'ler meselesinin yine aynı şekilde Türkiye-Rusya ilişkilerini aşıp Türkiye-NATO ilişkilerini de önemli ölçüde etkileyebileceği kanaatindeyim. Ama Suriye krizindeki bazı uzun vadeli stratejik görüş ayrılıkları Türkiye-Rusya ilişkileri üzerinde de demoklesin kılıcı gibi asılı duruyor. Türkiye-Rusya arasındaki normalleşme süreci çok daha uzun vadede devam edecek bir süreç. Güven oldukça düşük. Bunu liderlerin görüşmelerindeki yüz ifadelerinden de anlıyoruz. Geçen yıl itibariyle Putin ve Erdoğan sekiz defa görüştü, 20'den fazla kez telefonda görüştüler. Bu işbirliğinin derinleştiği anlamına gelebileceği gibi birçok sorunun olduğu anlamına da gelebilir.
Söyleşi: Hülya Topcu
© Deutsche Welle Türkçe