1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sadede gelme zamanı

2 Kasım 2011

DW Türkçe Yayınlar Yöneticisi Baha Güngör, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya ziyareti vesilesiyle iki ülke arasındaki ilişkilerde gelinen durumu yorumluyor...

https://p.dw.com/p/13466
Fotoğraf: DW

Almanya ile Türkiye arasında İşgücü Alımı Anlaşması'nın 50'nci yıldönümü kutlamalarındaki Türk-Alman dostluğu söylemi ve ilişkilerle ilgili hoş sözler, kulisler arkasındaki gerilimi gizlemeye yetmedi. Ev sahibi Angela Merkel ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan pek çok alanda tavırlarını artık net bir şekilde ortaya koymalı. Tabii ki kutlama töreni bunun için uygun bir ortam değil. Ancak geleneksel Alman-Türk ilişkilerinin onarılamayacak şekilde hasar görmemesi için açık konuşmanın tam zamanıdır. Sonuçta Almanya ve Avrupa, ekonomi ve güvenlik politikaları alanında kıtanın güneydoğu çeperindeki bu güvenilir ortaktan vazgeçemez. Aynı şekilde şu anki ekonomik gücü ve büyük jeopolitik önemine rağmen Türkiye de Almanya ve Avrupa olmadan olumlu gelişimini uzun vadede güvenceye alamaz.

İmtiyazlı ortaklığın modası geçti

Türkiye'nin AB'ye tam üyelik arzusu konusunda Almanya şimdiye kadar açık bir çizgi izlemedi. Sıkça telaffuz edilen ve hiç kimsenin ne olduğunu anlayamadığı ‘imtiyazlı ortaklık' kavramının da artık modası geçti. Özellikle Almanya, Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgili tutumu ve bunun gerekçesi ile ilgili açık bir işaret vermeli, ayrıca nihai kararla ilgili bir tarih belirlenmelidir. Zaman geçirmeye yönelik söylemler sadece Almanya'daki Türk ve İslam karşıtı güçler ile Türkiye'deki anti-demokratik ve Avrupa karşıtı çevrelerin ekmeğine yağ sürer.

Türkiye AB'yi gerçekten istiyor mu?

Türkiye ise gerçekten de hâlâ AB'ye girmek istiyor mu, yoksa çoktan vazgeçti de sadece mümkün olduğunca maddi avantaj sağlamak için flört mü ediyor, bunu ortaya koymalıdır. Erdoğan'ın İsrail'e ya da AB üyesi Kıbrıs'a karşı kükremesi, ama aynı zamanda korkulan kültürler çatışmasına karşı alternatif olarak medeniyetler ittifakından bahsetmesi kabul edilemez.

Almanya'daki Türklerin uyumu sorunu konusunda da sadede gelme zamanı. Hangi ülke vatandaşı olduğu, doğum yeri ya da sosyal çevresinden bağımsız olarak Almanya'daki Türklerin genellenmesine son verilmeli. Alman toplumuna uyum sağlamış Türkler büyük çoğunluğu oluşturmasına rağmen hâlâ sorunlar genellenerek ele alınıyor. Başarılı uyum örnekleri dikkat çekmiyor, gözle görülmüyor. Alman kuruluşları, iş başvurularında isme değil niteliklere göre karar vermekten hâlâ çok uzakta. Bu nedenle iyi eğitimli Türkler arasındaki İstanbul'a doğru göç etme isteği anlaşılabilir.

Türk okulları çözüm değil

Türkiye, çoğunluğu Almanların oluşturduğu Alman toplumunda pürüzsüz bir birlikte yaşamın Almanca bilmekten geçtiğini anladı. Gerçi kendi ana dilini iyi konuşanın Almanca'yı daha hızlı ve iyi şekilde öğrenebildiği dilbilimi açısından kanıtlanmış bir gerçek. Ancak Almanya'da Türk okulları kurulması yapıcı etki yaratmayacak, yeni gerilimleri beraberinde getirecektir.

Merkel'in siyasî hocası eski başbakanlardan Helmut Kohl, aralarındaki mesafeye rağmen Almanya ve Türkiye arasındaki kadar geleneksel, içselleştirilmiş ve dostane bir ilişkinin dünyada örneği olmadığını söylemişti. Bunun böyle kalması için iki taraf da birbirinin kırmızı çizgisini iyi bilmeli. Kutlama törenlerinde yapılan konuşmalarda Alman-Türk ilişkilerinden yeterince bahsediliyor. Ama artık somut noktaların ortaya konmasının zamanı geldi.

© Deutsche Welle Türkçe

Yazar: Baha Güngör

Editör: Beklan Kulaksızoğlu