Son görevi Zarzis'in gönüllü mezarcısı yapıyor
19 Aralık 2017Şemseddin Marzug, güney istikametindeki engebeli patikaya girmeden önce yanına iki şişe su alıyor. Zeytin bahçeleri ve tarlalar arasında birkaç yüz metre ilerleyip eski belediye çöplüğünü de geçtikten sonra karşımıza çıkan işaret levhasında altı dilde "Kimsesizler Mezarlığı" yazıyor.
Son on yılda buraya yaklaşık 350 kişiyi defnetmiş. Bu yılki sayısı ise şimdiden 74'ü bulmuş. "Kışın sert doğu rüzgârları esmeye başlayınce Zarzis Körfezi'ne vuracak ceset sayısı daha da artacaktır" diyen Marzug, sahile vuracak ceset sayısının daha da artmasından endişe ediyor. Tunus'un güneyindeki sahil kenti Zarzis, Libya sınırına sadece 50 kilometre mesafede. Pek çok kaçak göçmen, Şemseddin Marzug'un "ölüm gemileri" olarak adlandırdığı tekne ve botlarla Avrupa'ya gidebilmek ümidiyle Akdeniz'e açılıyor. Çoğu da ne yazık ki aynı acı akıbeti paylaşıyor. Mültecileri taşıyan deniz taşıtları batıyor. Marzug, "Yolcuların şansı yaver giderse, STK ya da Deniz Kuvvetleri‘ne bağlı gemileri tarafından kurtarılıyorlar. Şansı yaver gitmeyenlerse ise sonunda bana geliyor!" diyor.
Her mezarın bir hikâyesi var
52 yaşındaki Şemseddin Marzug'un saçlarına aklar düşmüş. Kimsesizler mezarlığında dolaşırken derin düşüncelere dalıyor. Yanında getirdiği suyla daha önce mezarların üstüne diktiği çiçekleri suluyor. Buraya gömdüğü cesetler arasında iki de küçük çocuk var. Onların mezarlarının üstüne koyduğu lego taşları ve oyuncak arabalar hâlâ duruyor. Tunuslu Kızılay gönüllüsü, ölenlerin hiçbirini tanımıyor ama her mezarın ayrı bir hikâyesinin olduğunu tahmin ediyor.
Yüzlerce mezar arasında kabir taşlarında isim yazılı olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Bunlardan birinin başına varıyoruz. Şemseddin Marzug başlıyor anlatmaya: "Burada Rose Marie yatıyor. O 28 yaşında Nijeryalı bir öğretmendi. Bindiği tekne battı. 126 yolcu, Tunus Sahil Güvenlik timleri tarafından kurtarıldı. Ama Rose Marie yaşamını yitirdi. Hayat arkadaşı, yakınlardaki mülteci merkezinde yaşıyor. Önceki gün gelip mezara çiçek bıraktı."
Şeref ve saygınlık
Şemseddin Merzug önceleri balıkçılık yapıyormuş. 1990'lardan bu yana onun ve diğer balıkçıların ağlarına sık sık ceset de takılıyormuş. Merzug, cenazelerin defin işlerinde belediye görevlilerine yardım etmeye, bir süre sonra da koordinasyonu üstlenmeye başlamış. İlk başlarda mülteci cenazeleri, şehir mezarlığına gömülüyormuş. Ancak sayının giderek artmasıyla birlikte mezarlık hızla dolmuş ve yerli halkın cenazelerine yer kalmamış. Halk bu duruma tepki göstermeye başlayınca da belediye ve Kızılay, şehrin dışında bir araziyi kemsesizler mezarlığı olarak tahsis etmeye karar vermiş.
Eski balıkçı Merzug, o gün bugündür özgürlük yolculuğunda hayatını kaybeden göçmenleri defnediyor. Peki ama bunu neden yapıyor? Kendisine kulak veriyoruz: "Bu insanlar Libya'da ve diğer ülkelerde baskılara maruz kaldıkları için kaçıyordu. Ya çölde ya da ölüm gemilerinde hayatlarını kaybediyorlar. Hiç değilse öldükten sonra biraz şeref ve saygınlığı hak ediyorlar."
İşinin hiç de kolay olmadığını belirten Şemseddin Merzug, "Bazen cesedin tümünü değil de geriye kalan organ parçalarını gömdüğüm de oluyor. Kimi zaman da cesetler veya organlar büyük ölçüde bozulmuş, çürümüş vaziyette olabiliyor." Ancak o yine de bu işi insanî bir görev olarak görüyor: "Eğer insanlığımızı bu kadarcık olsun muhafaza edemeyeceksek, o zaman pek yakında Üçüncü Dünya Savaşı çıkabilir."
Devletin bu iş için bir ödenek tahsis etmediğini belirten Merzug, sözlerini şöyle bitiriyor: "Yakında burası da yetmeyecek. Kızılay, yeni mezarlık alanı satın almak için bağış toplıyor. Ayrıca cenazeleri kamyonet yerine cenaze aracıyla taşımak istiyoruz. Ancak bize destek verilmezse, odun toplayıp cesetleri yakarak küllerini denize savurmaktan başka çeremiz kalmayack. Akdeniz'de ölenlerle kimse saygı göstermezse, tek çözüm yolu ne yazık ki bu."
Sarah Mersch
© Deutsche Welle Türkçe