1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Sonuçta canlar gidiyor'

27 Ocak 2016

İnsan Hakları Derneği, Güneydoğu'daki ölümlere dikkat çekmek için 'Sessiz Yaşam Nöbeti' adlı bir eylem başlattı. Peki sokaktaki vatandaş operasyonlarla ilgili ne düşünüyor? Kürşat Akyol'un izlenimleri.

https://p.dw.com/p/1HkaB
Fotoğraf: picture-alliance/abaca/Stringer

Bu akşam bir kez daha saat 18.00'de Galatasaray meydanında herkesin yaşam hakkını savunmak üzere sözleştiler. Ancak, yaşam hakkını savunacakları herkes arasında, kendi ifadeleriyle “Gerillalar” olamayacaktı. Tıpkı, dün akşam olduğu gibi.

Çünkü, dünkü gösteriden hemen önce yanlarına gelen bir polis yetkilisi, savcının emri olduğunu, “Gerillalar ölmesin” yazılı dövizi kaldırmazlarsa, eyleme izin vermeyeceklerini söylüyordu. Gerekçe, bu dövizin halkı tahrik ve şiddete teşvik ettiği iddiasıydı.

Yaklaşık 15 kişilik insan hakları savunucusu eylemcinin ellerindeki dövizlerde “Çocuklar ölmesin”, “Kadınlar ölmesin”, “Polisler ölmesin”, “Askerler ölmesin”, “Korucular ölmesin” de yazıyordu. Polis yetkilisi, “İsterseniz, polisle, askerle ilgili dövizleri de kaldırın, sizin bileceğiniz şey” diyordu, ama “Gerillalar ölmesin” yazılı dövize izin vermeyeceklerini belirtiyordu.

Galatasaray'daki Sessiz Yaşam Nöbeti eylemi
Fotoğraf: DW/K. Akyol

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri ve destekçileri, aralarında kısa bir görüşme yaptı. Karar, eylemi “Beyaz eylem”e dönüştürmekti. Beyaz üzerine siyah harflerle yazılı dövizlerin tamamı elde tutulacak, ancak yazılı tarafları değil, arkadaki boş taraflar görünür şekilde taşınacaktı.

Şube Genel Sekreteri Hulusi Zeybel, kısa basın açıklamasında, şunları söyledi:

“Bu durumu protesto etmek için, dövizlerimizi ters çevirerek, beyaz eyleme çevirdik. Eylemimiz bir beyaz eylemdir, barış eylemidir. Biz barış istiyoruz, yeter ki insanlar ölmesin.”

Eylem değişti

İHD’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde son 6 ayda yüzlerce kişinin ölmesinin engellenmesi amacıyla pazartesi günü başlattığı “Sessiz Yaşam Nöbeti” adlı eylem, böylece şekil değiştirmiş oldu.

İHD İstanbul Şubesi Başkanı avukat Zeynep Ceren Boztoprak, eylemden sonra DW Türkçe’nin sorularını yanıtlarken, bir gün önce yaptıkları eylemde açtıkları “Gerillalar ölmesin” yazılı döviz nedeniyle birkaç web sitesi tarafından hedef gösterildiklerini söyledi. Boztoprak'a göre, polis engellemesinin bununla bağlantılı olduğu açıktı.

İnsan hakları savunucusu Boztoprak, “Yaşam hakkının herkes için olduğunu, hakların bütün insanlar için olduğunu vurgulamak üzere ayrı ayrı dövizler bastırdık. Asker için de gerilla için de polis ve korucu için de. Yani o bölgede hak ihlaline maruz kalan herkes için yapmamıza rağmen, böyle bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız ne yazık ki” diye ekledi.

İHD’nin bu ayın ortasında açıkladığı rakamlara göre, son 6 ayda Güneydoğu’daki 7 kentin 21 ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve operasyonlar sırasında, toplam 170 sivil yaşamını yitirmişti. İHD’ye göre, bunlardan 29’u çocuk, 39’u kadındı.

İHD, aradan henüz iki hafta bile geçmemiş olmasına karşın, sivil ölülerin sayısının 200’ü aştığını tahmin ettiklerini söylüyor. Ölen asker, polis, korucu ve PKK’lının toplam sayısının bine yaklaştığını belirtiyor.

İHD İstanbul Şubesi Başkanı Boztoprak, “Ölümler dursun, yaşam kazansın” sloganıyla 5 gün sürmesini öngördükleri “Sessiz Yaşam Nöbeti” adlı eylemin amacını şöyle anlatıyordu:

“Aslında bugüne kadar söylenmedik hiçbir şey kalmadı. 40 senedir devam eden bir savaş var ve bu savaş, şu anda kitlesel imhaya dönüşmüş durumda. Buna dair, bugüne kadar her şeyi söyledik. Bizler, insan hakları savunucuları olarak, bu yüzden, sessizliğimizle, sadece yaşam hakkını savunmak amacıyla dikkat çekmeyi amaçlıyoruz.”

Seslerini duyurabiliyorlar mı?

Peki, amaçlarına ulaşabiliyorlar, Güneydoğu’da yaşanan ölümlere dikkat çekebiliyorlar mıydı? Ölümlerin durmasını isteyen sessiz ya da sesli eylemlerin sesi duyuluyor muydu? Bu sorulara cevap aramak için, Galatasaray Meydanı'nın hemen karşısında yer alan balık pazarına gidiyoruz.

Galatasaray’dan pazara açılan Avrupa Pasajı’nın hemen girişindeki dükkanında kolye, yüzük, tespih türünden hediyelik eşyalar satan 45 yaşındaki Mustafa Bülbülkaya, İstanbullu. 14 yıldır bu pasajda.

“Her iki taraftan da kayıp verilmesi çok kötü bir şey” diyor ve ekliyor: “İnşallah, Misak-ı Milli sınırları bozulmadan bu konu hallolur, barış içerisinde hallolur. Tek temennim bu, hiçbir insan ölmesin. Her iki taraftan da ölmesin. Çünkü, oradaki çocuklar da bu coğrafyanın çocukları.”

Aynı pasajdaki 24 yaşındaki genç tezgahtar ismini söylemek istemiyor. Gidişatın iyi olmadığını, ölümler nedeniyle çok endişeli olduğunu belirtiyor. “Şiddetin her türlüsünü kınıyorum. Hiç istemediğimiz, duymak istemediğimiz, üzüldüğümüz şeyler bunlar. En kısa zamanda biter inşallah.”

Garson Murat ve balıkçı Murat Dursun
Fotoğraf: DW/K. Akyol

Balık pazarının İstiklal caddesi tarafındaki balık tezgahlarından birinin başında, Erzincanlı Murat Dursun var. 32 yaşında, 14 yıldır bu tezgahta. Kar soğuğunda, bir tenekenin içine koyduğu mangal kömürüyle ellerini ısıtmaya çalışıyor. Türkiye’de şiddetin önlenmesi konusundaki yasaları zayıf bulduğunu söylüyor. “Bu şekilde olduğu sürece, fakir-fukaranın çocuğu böyle şehit olur, başka bir şey olmaz” diyor, “Üzüldüğüm şey bu.”

"Canlar gidiyor"

Balıkçı Dursun’un 41 yaşındaki adaşı Kastamonulu garson Murat, Çiçek Pasajı’nda çalışıyor. 17 yaşından beri garson, 10 yıldır pasajda. Sivillerin ölümlerinin engellenmesi için çatışma bölgelerindeki halkın güvenli yerlere nakledilmesi gerektiği görüşünde. Garson Murat, “Sonuçta, canlar gidiyor” diyor, “yani, sivil halk ölüyorsa ya da polis, asker ölüyorsa, bir can gidiyorsa, bu çok büyük sorun demektir.” Ölümlerin yakın zamanda biteceğinden umutlu değil.

Türkei Istanbul Essensverkäufer Muharrem
Kelle söğüşçü Muharrem UstaFotoğraf: DW/K. Akyol

Pazarın Tarlabaşı yönündeki çıkışında köşede kelle söğüşçü Muharrem usta var. 56 yaşının, 40’ını bu tezgahın başında geçirmiş. Dedelerinden kalma tezgah 126 yıllıkmış. O da herkes gibi ölümlere çok üzgün. “Benim burada Ermeni arkadaşım da var, Rum da var, Kürt de var. Kürtler’den gelinimiz, damadımız var. Bunları nereye koyacağız” diye soruyor. Siyasetçilere kızgın, ölümleri halkların bir araya gelerek durdurabileceğini söylüyor. “Sivil örgütlenmelerin bir araya gelmeleri lazım, sivil örgütlenmelerin güçlü olması lazım” diyor.

Kar altındaki sokakta sığındığı bir saçağın altında sigara içen 24 yaşındaki Şırnaklı inşaat işçisi, ne adını söylüyor, ne de konuştuklarımızı kaydetmemize izin veriyor. Evli, 2 yaşında bir çocuğu var. Ailesiyle birlikte çatışmalardan kaçmak için gelmiş İstanbul’a, 3 ay olmuş. Şiddetten her iki tarafı da sorumlu tutuyor. “Olan bitenin hiçbiri olağan değil, normal değil. Barış istiyorum, barış olsun, başka hiçbir şey değil” diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Kürşat Akyol / İstanbul