ST: May Brüksel’in güvenini kaybetti
20 Mart 2019Südwest Presse gazetesi, Yeni Zelanda’da iki camiye düzenlenen terör saldırısını, kurbanların kişisel hikayeleri üzerinden yorumluyor:
"Hepimiz, Atta, Amri, Mundlos, Böhnhardt ya da Breivik gibi isimleri biliyoruz ama onların kurbanları bizler için toplu sayılardan ibaret. 2 bin 753 ölü, 12, 10 ve 77 ölü. Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde 14 yaşındaki Milne de bir camide ibadet ettiği için hayatını kaybetti. Suriye’deki iç savaştan ve soykırımdan kurtulan Halid Mustafa kendini burada güvende sanıyordu. Ve üç yaşındaki Mücad… O da asla unutulmamalı. Suçlu hakettiği cezayı çekmeli ancak ismi, Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern'in de haklı olarak söylediği gibi, unutulmalı."
Die Welt gazetesi İngiltere Başbakanı Theresa May’in Brüksel’den Brexit için ek süre talep etmesini yorumluyor:
"Bu kez zor durumda olan Avrupalılar. Yaptıkları manevralarla kendi kendilerini köşeye sıkıştırdılar ve şimdi İngilizlere hiç istemedikleri ödünlerde bulunmak zorundalar. Bunlardan biri İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkış tarihini ertelemek olacak, hem de İngiltere Başbakanı May tarafından bunun için geçerli sebepler ve somut perspektifler sunulmamışken. Peki sonra? Her şey mümkün. Brexit’in Haziran ayı sonuna kadar gerçekleşebilmesi için Brüksel’in nihayet bazı tavizler vermesi gerekecek gibi görünüyor. Bu tavizler verilmezse Brexit belki bir ya da iki yıllık sonu belirsiz bir sürece dönüşebilir. Böyle bir durumun hem Avrupa Birliği ülkeleri hem de daha ağır bir biçimde İngiltere ekonomisi için baskı yaratması mümkün. Kalıcı güvensizlik, konjonktür ve yatırımlar için zehirdir. Brüksel Pazarı’nda çok çalkantılı zamanlar yaşayabiliriz!"
Aynı konu Straubinger Tagblatt ve Landshuter Zeitung gazetelerinde çıkan yorumda şu şekilde ele alınmış:
"İngiltere Başbakanı May’e duyulan öfke büyük. İngiltere meclisinin ilgili kararına rağmen Brüksel hala Brexit sürecinin nasıl devam edeceğiyle ilgili bir işaret bekliyor. Erteleme mi? Evet, meclis buna karar verdi ama ne kadar ve hangi gerekçeyle? Bir yandan da Londra’da hiç kimsenin böyle ortaklara tavizler verileceğini aklından geçirmemesi lazım. Theresa May, kendine duyulan güveni ve iş birliği eğilimini yok ederek süreci hiç istemeyeceği bir noktaya getirdi. Avrupa Birliği’nin bundan böyle İngilizleri değil, kendini düşünme kararlılığı her geçen gün artıyor gibi. Perşembe günü büyük bir patlama yaşanabilir. Bunun sorunları silip süpürecek bir fırtına mı olacağı ise açık."
ABD'nin Almanya Büyükelçisi Richard Grenell'in, Berlin'in savunma harcamalarını azaltma planlarını eleştirmesi Başbakan Angela Merkel’in yanı sıra birçok Alman siyasetçinin tepkisine neden oldu. Badisches Tagblatt gazetesi de konunun özüne dair bir yorumda bulunuyor:
"Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın içi boş inatçı tutumu, onun algıda ne denli seçici olduğunu gösteriyor. Nihayetinde Trump, tartışmalı kendi işine gelmeyen yükümlülüklerine, tartışmalı NATO talimatnamesi kadar ciddi yaklaşmıyor. Devletlerarası hukuk açısından bağlayıcı olan Paris İklim Anlaşması’na örneğin. Ya da Birleşmiş Milletler tarafından konan, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 0,7’lik payının kalkınma yardımlarına aktarılması yükümlülüğüne. Bunun kararı 1972’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda alınmıştı. Berlin’in Donald Trump’a bunları hatırlatması lazım."
dpa /ET, HT
© Deutsche Welle Türkçe