STK’lar anayasa değişikliği hakkında ne düşünüyor?
18 Ocak 2017TBMM’de anayasa değişiklik teklifinin 18 maddesine ilişkin ilk tur oylama tamamlandı. Değişikliklerle ilgili ikinci tur oylama 18 Ocak Çarşamba günü başlıyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısından, TBMM’nin ve Cumhurbaşkanı’nın yetkilerine kadar farklı konularda değişiklikler öngören 18 madde tek tek yeniden oylanacak. Paket meclisten geçerse referanduma sunulacak. TBMM’ndeki anayasa değişikliği teklifi görüşmeleri sivil toplum kuruluşları tarafından da yakından takip ediliyor. Farklı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlar paketin içeriğini, uygulamada neleri beraberinde getireceğini Deutsche Welle Türkçe’ye değerlendirdi.
Türkiye Barolar Birliği: Kuvvetler ayrılığını yok ediyor
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 100 bin avukata anayasa değişikliğinin ne gibi değişiklikleri beraberinde getireceğini sorduklarını ve bu bağlamda değişiklik maddelerini karşılaştırmalı olarak işleyerek internet sayfalarına koyduklarını belirtti. Feyzioğlu, Anayasa değişikliğinin kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıracağını, Türkiye’de tüm hakim ve savcıların mesleğe kabulünden, meslekten ihracına, haklarındaki disiplin işlemlerinden, ülke içinde farklı yerlere tayin edilmelerine kadar her konuyu karara bağlayan Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 13 üyesinin değişiklik sonucunda 7’sini parti genel başkanı olacak devlet başkanının atayacağını hatırlattı. Geri kalan 6 üyenin meclis tarafından belirleneceğini, iktidar partisi ağırlıkta olduğu için üç, dört üyenin de iktidar partisince belirlenmiş olacağına dikkat çeken Feyzioğlu, “Böyle bir düzende mahkemelerin parti genel başkanı olan devlet başkanının (cumhurbaşkanının) dediğini yapmama ihtimali yok. Savcıların devlet başkanının ‘dava açılsın' dediğinde açmama ihtimali yok. Mahkemelerin de parti genel başkanı devlet başkanının ‘mahkûm edilsin' dediğini mahkûm edeceği, ‘beraat etsin' dediğini beraat ettireceği açıktır” dedi.
Feyzioğlu: Vatandaşın devleti bitiyor, partinin devleti başlıyor
"Bir ülkenin toprak bütünlüğünü, milletin birliğini sağlayabilirseniz koruyabilirsiniz. Milleti derin bir şekilde kutuplaştırır, sonra toprak bütünlüğünü koruyayım diyemezsiniz” diyen Feyzioğlu, anayasa değişikliğinin çok partili hayata alışmış, tek partililiği 70 sene önce bırakmış Türkiye'de devletin yerine parti devletini getireceğini söyledi.
"Vatandaşların devleti bitiyor, partinin devleti başlıyor. Böyle bir durumda o siyasi partiye ait hissetmeyen herkes TC devletinden dışlanmış hisseder” diyen Feyzioğlu, bu düşüncenin Türkiye'nin bölünmesini tetikleyebileceğini savundu, "Birlik ve beraberlik de herkesin devlet başkanı gibi düşünmesiyle olmaz. Çoğulcu, katılımcı demokrasiyle olur. Çoğulcu katılımcı demokrasiyi zayıflatmak, hukuk devletini ortadan kaldırmak kuvvetler birliğini getirmek, Türkiye’nin önce halkını böler, halk bölünürse, toprakların bölünmesi tartışılmaya başlanır. Bu sadece Türkiye için değil Avrupa için de bir felaket olur” diye konuştu.
Feyzioğlu, "Referandumda Türk milletinin demokrasiden, egemenliğinden ve dolayısıyla geleceğinden vazgeçmeyeceğine inanıyorum" dedi.
Mazlumder: Değişiklik toplumun ihtiyacına değil, iktidar kullanımına yönelik
İnsan hakları kuruluşu Mazlumder’in genel başkanı, eski AKP milletvekili Ahmet Faruk Ünsal anayasa değişikliğinin iktidarın nasıl kullanılacağı sorusuna cevap vermek üzere hazırlanmış olduğunu söyledi. Değişikliğin toplumun gerçek ihtiyaçlarını karşılamaya dönük olmadığını belirten Ünsal, "Oysa Türkiye’de gerek Kürt, gerekse Alevi sorunundan kaynaklı ciddi anayasal sıkıntılarımız var. Onlara dair herhangi bir sözü yok anayasa değişikliğinin” şeklinde konuştu.
Ünsal: OHAL'de meşruiyet tartışması doğar
Olağanüstü Hal döneminde hem medyaya, hem de internet medyasına ciddi kısıtlamalar getirildiğini, bu koşullar altında sağlıklı bir anayasa tartışması yapmanın mümkün olamayacağını söyleyen Ünsal, "Bu durum böyle devam ederse, yani anayasa değişikliği ikinci turda onaylanır ve bir referandum kampanyası süreci OHAL kısıtlamaları altında devam ederse, burada ciddi olarak bir meşruiyet tartışması doğar. Özgür bir tartışma ortamının olmadığı kampanya süreci doğal olarak referandumu zedeler” dedi.
Anayasa değişikliğinin kuvvetler ayrılığı ilkesini tamamen ortadan kaldıracağını ifade eden Ünsal, bu durumu "geriye gidiş” şeklinde tanımladı. Anayasa değişikliğinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsı merkezinde tartışılmaması gerektiğini ifade eden Ünsal, "Erdoğan’ı seversiniz sevmezsiniz, başarılı bulursunuz, bulmazsınız o ayrı bir konu. Ama bir başkanın (Cumhurbaşkanının) iktidarı nasıl kullanacağını konuşuyoruz. Dolayısıyla tırnak içinde söylüyorum, denetlenemez bir kişiyi seçtiğiniz zaman en kötü hali düşündüğünüz bir yöneticiden nasıl kurtulacağınız sorusunu göz önünde bulundurmak zorundasınız. En kötü senaryo üzerinden olaya bakmak lazım. Tayyip Bey’in şahsında söylemiyorum. Ancak bu makamı nasıl denetleyeceğiz, nasıl dengeleyeceğiz sorusu karanlık bir sorudur. Aydınlatılmamış bir meseledir” dedi.
İHD: ‘Anayasa değişikliğini desteklememiz mümkün değil'
İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "Anayasa değişikliğini Türkiye’de mevcut devlet krizini, anayasal krizi bir kaos ortamına sürükleyecek boyutta oldukça olumsuz bir gelişme olarak değerlendiriyoruz” dedi.
Anayasa değişikliği ile parlamentonun yetkilerinin çok önemli bir kısmının cumhurbaşkanına verileceğini ve yine yargı üzerinde da cumhurbaşkanının doğrudan söz sahibi olacağını ifade eden Türkdoğan,”Bu durum Türkiye’deki sorunları çözmeyecektir. Sorunları daha da ağırlaştıracaktır. Parlamentonun yetkilerini kısıtlayıp sadece tek bir kişinin yönettiği bir sisteme kayarsanız, işte bu farklı yapıların sesini de tamamen kısmak anlamına gelir” dedi.
Dünyada farklı ülkelerde başkanlık modelleri olduğunu hatırlatan Türkdoğan, "Ama bunlar kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanır. Türkiye’de parlamentonun gündemine getirilen anayasa değişiklikleri ise kuvvetler ayrılığı ilkesine tamamen aykırı. Bütün iktidarın neredeyse çok büyük bir kısmının tek bir kişinin denetimine, sistemin tamamının tek bir kişinin vesayetine alındığı bir model öngörülüyor. Dolayısıyla bunu bir hukukçu olarak savunmam da imkânsız” şeklinde konuştu.
İKSV: Görüş belirtmemiz doğru olmaz
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün Taner ise anayasa değişikliği planlarıyla ilgili olarak DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:
"Bir kültür kurumu olarak daha önce anayasa metninde kültür ve sanat alanındaki düzenlemelere dair çalışmalarımız oldu. 2012 yılında anayasa yapım sürecine paralel olarak kültürel yaşama katılma, erişme ve katkı sağlama hakkının anayasaya eklenecek yeni bir maddeyle korunmasına yönelik bir çalışma yürütmüştük. Uzmanlığımız dışında olduğu için şu anki anayasal değişiklikle ilgili bir görüş belirtmemizin doğru olmayacağını düşünüyoruz. Biz de anayasal düzenlemeler konusunda uzmanlık sahibi olan hukukçuların görüş ve yorumlarını takip ediyoruz.”
Anayasa değişikliği hakkında görüşlerine başvurduğumuz bir başka sivil toplum kuruluşu kısa adı LGBTİ olan Türkiye Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Birliği ise siyasi bir konuda görüş bildirmek istemediğini ifade etti. Açıklamada, "Aristoteles'in söylediği iddia edilen bu düşünceyi biz de benimsediğimizden siyasete bulaşıp dava arkadaşlarımızı kırmak istemiyoruz. Her türlü ayrımcılık gibi cinsiyete ve cinselliğe dayalı ayrımcılık da elbette ki politiktir ancak taraf belirtmeden politikayı daha kolay yönlendirebileceğimize inanıyoruz. Kaldı ki, bizler ve bizlere destek olan arkadaşlarımız da farklı siyasi görüş, kültür ve inançlara sahibiz. Bizleri birleştiren ortak payda LGBTİ bireylerin eşit yaşam biçimine ve yasal haklara kavuşmasına yönelik arzumuzdur" denildi.
© Deutsche Welle Türkçe
Hülya Topçu