Suriye: Esad kalmalı mı gitmeli mi?
28 Temmuz 2020Suriye'de dört yılda bir yapılan parlamento seçimleri tamamlandı. Heyecan yaratmayan seçime katılım oranı yüzde 30’larda kaldı. Ancak yeni anayasa ve cumhurbaşkanlığı seçimi gibi konulardaki tartışmalar parlamento seçimleri ile birlikte yeniden alevlendi. Diğer taraftan, ülkede köklü bir değişimin nasıl gerçekleşeceği konusunda Suriye içindeki ve dışındaki muhaliflerin uzlaştığı bir yol haritası veya geniş kapsamlı bir program henüz yok.
İç muhalefet-dış muhalefet çekişmesi
Suriye'de ufukta bir yol haritası görünmemesinin başlıca sebeplerinden biri, içerdeki ve dışardaki muhalif gruplar arasındaki çekişme. Suriye dışındaki muhalefetin önemli bir kısmını Riyad ve İstanbul merkezli yapılar oluşturuyor. Bu kesimdeki muhaliflerin bir kısmı ayaklanmadan çok önce çeşitli sebeplerle ülkeden ayrılan isimlerden, bir kısmı da 2011 sonrası ülkeyi terk edenlerden oluşuyor.
Muhalifetin bir bölümü de ülkeden ayrılmadı ve çeşitli çatı yapılar altında birleşti. Siyasi çözüm girişimleri çerçevesinde gerçekleşen Cenevre görüşmelerine katılan iç muhalefetten Dr. Hani Şehade El Huri, kendilerini "üçüncü taraf" olarak adlandırıyor.
İç muhalefet, mevcut yönetime karşı olmakla birlikte reform ve siyasi geçiş sürecine ilişkin yöntemler konusunda dış muhalefetle derin fikir ayrılıkları içinde. İç muhalefet, 2011 başından beri temel esaslarının silahlı mücadele ve yabancı müdahale çağrılarına karşı olmak, din ve mezhep temelli söylemlerden ve yapılardan uzak durmak, ülke içindeki dengelerin gözetildiği bir geçiş sürecini desteklemek olduğunu söylüyor.
Bu çerçevede iç ve dış muhalefet arasındaki ayrışma "Değişim şart, ancak yöntem ne olacak?" sorusu ile başlıyor. Bu tartışmanın merkezinde ise Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad var.
Muhaliflerin Esad tartışması
Suriye dışındaki muhalefet, Suriye’de değişim sürecinin başlaması için Devlet Başkanı Beşar Esad’ın görevinden çekilmesi gerektiğini savunuyor. Bu kesime göre, Esad görevde kaldığı sürece terörle mücadele, ekonomik kriz, sürece taraf ülkeler arasındaki dengeler gibi gerekçelerle değişime direnecek.
Ülke içindeki muhaliflere göre ise tartışmaların Esad dahil şahıslara indirgenmesi çözümü zorlaştırıyor. Cenevre görüşmelerine ülke içi muhalefetin temsilcisi olarak iki kez katılan gazeteci Mazen Bilal, "Sorun, Suriye’deki siyasi yapının dengesizliği ve mevcut siyasi kültür. Bu da sadece şahıslarla ilgili değil. İyi bir anayasamız olursa kimin yönettiğinin önemi kalmaz. Tabii ki hepimiz demokrasi istiyoruz. Ancak demokrasinin Irak'taki gibi bir yıkıma, Lübnan’daki gibi genel bir iflasa veya benim açımdan kabul edilemez olan mezhepçiliğe hizmet eden bir söylem olmadığı konusunda uzlaşmamız şart" diyor.
Neredeyse 10 yıldır devam eden savaş sürecinde yaşanan ağır hasar ve derinleşen ekonomik krizin siyasi geçiş sürecini daha da kırılganlaştırdığı savunuluyor. Bu görüşte olanlara göre, dış muhalefet Beşar Esad'a denk bir isim çıkaramadı ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya, Türkiye, Suudi Arabistan gibi Suriye’deki sürece dahil olan ülkelerin mutabık kaldığı alternatif bir isim ortaya çıkmadan Esad’ın görevden ayrılması ülkeyi kaosa sürükleyebilir.
Dr. Hani Şehade El Huri, Esad’ın geçiş döneminde görevinde kalması gerektiğini savunuyor.
Suriye ordusunun ve devlet kurumlarının Esad’a sadakatini sürdürdüğünü belirten El Huri, "Biz, Başkan Beşar Esad’ın görevinde kalmasının geçiş sürecinin ülkeyi bölünmeye götürmeden yapılmasının garantisi olduğunu söylüyoruz. Suriye’nin bütünlüğünün garantisi olan ordu gibi ulusal kurumların başkana bağlılığı sürüyor. Bizim bütün güçlü ve zayıf taraflarıyla bu yapıları siyasi reformları gerçekleştirebilecek araçlara dönüştürmemiz gerekiyor. Temel yapıları, oluşumları politik denklemin dışında tutmak ülkeyi meçhule sürüklemektir" diyor.
Cenevre görüşmelerine katılan isimler arasında yer alan tıp doktoru Elian Masaad ise "Başkan Esad çözümün parçası. Değişim istiyorsan devleti ve hükümeti kim temsil edecek? Kiminle konuşacaksın?" sorusunu gündeme getiriyor.
Reform şart ama nasıl?
Suriye konusuna ilişkin yapılan bütün değerlendirmelerde "Suriye’de köklü reformlarla bir değişim sürecinin şart olduğu" vurgusu yapılıyor. Buna ek olarak "yeni Suriye’nin nasıl yönetileceği" sorusu da hâlâ cevapsız, ancak bu konuda da karşılıklı çok sayıda suçlama var.
Ülke dışındaki muhalefet, mevcut yönetimin hiçbir zaman gerçek bir reform yapma niyetinde olmadığını ve ülke içindeki şahsi güç dengeleri üzerine kurulu yapıyı sürdüreceğini savunuyor.
Dış muhalefetin Esad yönetimi ile diyaloğu keserek ulusal çözümü sağlamaktan yana olduğuna işaret eden Dr. El Huri, "ayaklanmanın başında devletin tavizler vermeye hazır olmadığını, ancak ortaya çıkan yeni durumun gidişatını kestirmek için beklediğini" söylüyor.
Dr. Masaad da devletin 2011’de ve 2012’de dış muhalefetle konuşmaya çalıştığını ve tekliflerde bulunduğunu belirterek "(Dış muhalefet) Kabul etmediler. 2016’da Rusya’nın araya girmesi ile Şam havalimanında buluşma teklif edildi. Reddettiler. Rusya arabulucuydu. Gelselerdi, iki asker gelip onları alacak mıydı? İmkansız. İstemiyorlar çünkü arkadalarındaki devletler barış için hazır değil" diyor.
"Tüm taraflar dahil olmalı"
Gazeteci Mazen Bilal, tarafların tamamının dahil olduğu bir süreç dışında hiçbir girişimin başarılı olamayacağı görüşünde. Bilal'e göre, dış muhalefetin söylemlerinin aksine ilk günden itibaren sahada bir kısmı Müslüman Kardeşler uzantılı olmak üzere silahlı gruplar vardı.
"Bu, hareketin şeytan olduğu anlamına gelmiyor ancak ilk baştan itibaren silah vardı" diye konuşan Bilal, "Birçok kez elektrik direkleri, tren yolları gibi siyasi otoritelere değil devlete ait varlıklara saldırıların yanlış olduğunu duyurduk. Muhalefetin gerçek bir politik programa dayanması gerekir, ancak (dış muhalefetin) belirgin bir program yoktu. Dış muhalefetin bazı kısımlarının siyasi eğilimleri özellikle ortaya çıkan güçlü İslami eğilimler nedeniyle pek güven vermiyor. Suriye’de Müslümanlar ve Hristiyanlar dahil bütün mezhepler ve etnik gruplar var" değerlendirmesini yapıyor.
Savaş öncesi nüfusu 23 milyon olan Suriye’de iç göçle birlikte Şam'ın kontrolündeki bölgelerde yaklaşık 17 milyon kişi olduğu tahmin ediliyor. Ordu ve kurumlarla birlikte bu insanların dış muhalefete bakışlarını olumsuz etkileyen faktör arasında dış müdahale çağrılarının olduğu belirtiliyor. Bunun dışında, uluslararası platformda öne çıkan isimlerin Suriye içinde tanınmaması veya kötü ününün olması, ikna edici yönetim programları sunmamaları, din ve mezhep vurgulu söylemler, Türkiye dahil çeşitli ülkelere angaje görüntü vermeleri gibi faktörlerin de etkili olduğu öne sürülüyor.
Güçlü bir iç muhalefet yok
Buna karşılık Suriye iç muhalefetinin de ülkede köklü bir değişim yapacak yeterlilikte olmadığı biliniyor.
Suriye’de tek partili sistemi ve BAAS Partisi’ni güvence altına alan madde 2012 yılında anayasadan çıkarıldı. Ancak savaş şartları, çok sesli, çok partili kültürün ortadan kalkmış olması gibi faktörler muhalefetin kendini toparlamasına imkan vermedi.
Ülkede uzun yıllar muhaliflere, muhalif hareketlere yönelik çok sert müdahaleler yapıldı. Çok sayıda muhalifin görüşlerinden dolayı tutuklandığı, işkence gördüğü, bir kısmının sindirildiği, bir kısmının ise ülke dışına çıkmak zorunda kaldığı biliniyor.
"50 yıllık siyasi kuraklık nedeniyle siyasetten uzağız" diyen El Huri, yeni siyasi hareketlerin veya muhalefetin dönüşümü sağlamaya yetecek programları, politik deneyimleri, halkı ikna edebilecek güvenirlilikleri, savaş sebebiyle yeni bir muhalefetin filizlenmesine izin veren şartlar olmadığını söylüyor.
Suriye’de insan hakları, basın özgürlüğü, kurumların ıslahı, ekonominin düzeltilmesini sağlayacak etkili projeler, parlamenter sistemi güçlendirecek adımlar, çok sesliliği güvence altına alacak anayasal düzenlemeler dahil birçok reformun yapılması gerekiyor. Ancak gerek Suriye içindeki savaş şartlarının yarattığı yeni dengeler ve iç-dış muhalefet ve yönetim arasındaki güvensizlik gerekse Suriye’deki vekalet savaşına taraf ülkelerin hamleleri topyekün bir reformun kısa vadede gerçekleşmesinin zor olacağını ortaya koyuyor.
Hediye Levent / Şam
©Deutsche Welle Türkçe