Ateşkes tek başına bir girişimden ziyade bir süreç. Rusya'dan gelen resmi açıklamalar üç belge olduğunu gösteriyor: İlki dün ilan edilen ve ateşkesin sağlanmasıyla ilgili olan metin. İkincisi, ateşkesin nasıl denetleneceğini ve uygulanacağını içeriyor. Üçüncüsü ise Suriye'de siyasi bir çözüm sağlanabilmesi için barış görüşmelerinin başlatılmasını içeriyor. Şu ana kadar ikinci ve üçüncü belgeye ilişkin kamuoyuna net bir bilgi verilmedi. Ancak zaten ilk aşamanın başarısız olması durumunda diğerlerinin de bir anlamı kalmayacak. O nedenle ilk aşamada neler olduğu incelenmeli.
Metne göre, ateşkes 30 Aralık saat 00.00 itibarıyla başladı. Ateşkesin tarafları temelde "çatışan taraflar". Bu nedenle Suriye merkezi hükümeti dahil olmak üzere tüm silahlı grupları kapsıyor. Ancak metinde açıkça belirtildiği gibi BM Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü olarak kabul edilen gruplar ateşkese dahil değil. Yani, IŞİD ve Şam'ın Fethi Cephesi (ŞFC) ateşkes kapsamına alınmadı. Buna karşılık, toplam sayıları 60 bini geçen Feylak el Şam, Ahrar’uş Şam, Ceyş’ul İslam, Suvar el Şam, Ceyş’ul Mücahidin, Ceyş İdlib, Cebhe eş Samiye gibi büyük grupların ateşkesi desteklediği duyuruldu.
Ateşkesle taraflar, saldırıları sona erdirmeyi ve kontrol ettikleri bölgeleri genişletmemeyi taahhüt ediyorlar. Yani, ne rejim ne muhalifler hangi nedenle olursa olsun çatışmayı başlatmamak zorundalar. Bu sürecin takibinin ateşkesin garantörü olan Türkiye ve Rusya tarafından yapılacağı metnin içinde açıkça belirtilmiş. Ancak İran'ın adı geçmiyor. Oysa, İran'ın getirdiği milisler de çatışmanın en tartışmalı taraflarından birisi haline geldi. İran'ın adının geçmemesi muhtemelen muhaliflerin isteği. Çünkü, İran'ın adı geçen bir ateşkese taraf olmayı kendi tabanlarına anlatamayacaklardır. Bu nedenle İran örtük olarak metinde yer alıyor. Sahadaki gruplar üzerinde nüfuzu olan ülkelerin ateşkesin sürdürülmesi konusundaki desteği sağlaması ifadesinin adı geçmese de İran'ı işaret ettiği açık.
Ateşkesin güçlü yanları
Yeni ateşkes 2016'daki üçüncü büyük girişim. Şubat ve Eylül'de ABD ve Rusya arasındaki girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ancak bu ateşkesin önceki örneklerinden farkları bulunuyor. Yeni ateşkesin güçlü tarafları şöyle sıralanabilir:
Halep'in rejimin kontrolüne geçmesi güç dengesini değiştirdi. Birçok grup, Rusya'nın devreye girmesiyle kazanma şansının azaldığını düşünmeye başladı. Askeri dengeler savaşın henüz bitmediğini, ancak kalan sürenin azaldığını gösteriyor. Bu nedenle erken davranıp, masada yer almak isteyen muhalif grupların ateşkese katılması olasılığı yüksek.
İkinci olarak, bir süredir muhalif gruplar arasında yeni birleşme senaryoları konuşuluyor. Bazı gruplar, istemeseler de büyük gruplar tarafından yutulacaklarını düşünüyorlar. Yani, ateşkese dahil olmasalar da bir süre sonra ya rejim ya da büyük grupların kontrolüne girecekler. O nedenle anlaşmaya yakın olabilirler.
Üçüncüsü bu sefer ateşkesin iki garantörü var. Rusya'nın rejim üzerinde, Türkiye'nin de başta Fırat Kalkanı Operasyonu'na katılan gruplar olmak üzere bazı gruplar uzerinde yoğun bir etkisi bulunuyor. Yani, aslında sadece gruplar değil bu ülkeler de taahhüt altına giriyor.
Dördüncüsü bu ateşkes yardımların sağlanması amacıyla yapılmış bir ateşkes değil. Sürecin başarılı olması halinde nihai barışa ilişkin bir umut ışığı sunuyor. Savaştan yorulan kesimler için bu önemli bir fırsat olabilir.
Ateşkesin zayıf yanları
Sürecin dezavantajlarını ise şöyle sıralayabiliriz:
İlk olarak, anlaşmaya katılacağı belirtilen grupların bir kısmı katılmayacağını açıkladı. Bunlar arasında en önemli Ahrar'uş Şam. Adı listede geçmese de Nureddin Zengi Tugayı'nı da katılmayanlar listesine eklemek lazım.
Ateşkesin diğer bir zayıf tarafı, Şamın Fethi Cephesi'nin (ŞFC) dışarıda tutulması. ŞFC, BM tarafından El Kaide ile bağlantısı nedeniyle terör örgütü olarak kabul ediliyor. Bu nedenle dışarıda bırakılması doğal. Ancak, başta Idlib olmak üzere pekçok bölgede çok güçlü olduğu unutulmamalı. ŞFC, halkın tepkisini de ölçerek, hatta kullanarak diğer grupları zor bir seçime zorlayabilir. Ateşkesi kabul edenler zayıflarken reddedenler güçlenebilir. Yani muhaliflerin hangi oranda ve ne ölçüde ateşkese katılmak isteyeceği tartışmalı.
Üçüncüsü, ateşkesin kırılgan bir zemin üstüne oturduğu görülmeli. Uygulamaya konulduktan sonraki ilk saatlerde dahi bazı ihlaller yaşandı. Özellikle, yabancı milislerin üzerinde gerçek bir kontrol bulunmuyor.
Dördüncüsü PYD'nin durumu belirsizliğini koruyor. Metinde adı geçmiyor. Ancak 2254 Sayılı BM kararına yapılan atıf onun ateşkese dahil olabileceğini gösteriyor. Oysa, Türkiye'den gelen açıklamalar PYD'nin de PKK gibi terör örgütü olduğu bu nedenle ateşkeste kapsanmadığı yönünde.
Beşincisi ise en önemli olanı. Taraflar arasında yoğun bir güvensizlik var. Ateşkesin gerçek hedef ve mahiyeti nedir? Acaba bu süreç sonuçta siyasi barışa ulaşılmasını hedefleyen gerçek bir ateşkes süreci mi yoksa Idlib Operasyonu başlamadan önce zaman kazanmayı ve muhalif safları bölmeyi hedefleyen bir diplomatik manevra mı? Özellikle büyük muhalif gruplarda bu adımın muhalifleri bölmeye yönelik bir manevra olduğu düşüncesi güçlü.
Son olarak, tıpkı İran gibi ABD'nin adı metinde geçmiyor. ABD olmadan bir anlaşmanın uygulanmasının çok güç olacaktır. Zaten Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin daha sonra sürece dahil olabileceğini söyledi. ABD ile Rusya arasındaki sertleşmeye bakıldığında, somut bir adım için Trump Yönetimi'nin göreve başlaması bekleniyor. Ancak, eğer ateşkes uygulanabilirse Astana'daki toplantının 20 Ocak 2017'den önce gerçekleşeceği tahmin edilebilir. Böylece anlaşmaya ABD'nin etkisi sınırlandırılmaya çalışılacaktır.
Ateşkes anlaşması henüz test edilmedi. Suriye halkının barışa ihtiyacı var. Fakat kalıcı bir barış için daha çok çaba saredilmesi gerekecek.
© Deutsche Welle Türkçe
Serhat Erkmen
Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı'dır.