Suudi Arabistan'a silah neden satılmamalı?
23 Ekim 2018Yaklaşık üç hafta önce öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı vakasına ilişkin bahane ve kaçamakları, gelişmeleri ve açıklamaları kim takip edebiliyor? Örneğin Pazar günü Almanya Başbakanı Angela Merkel "mevcut şartlar altında Suudi Arabistan'a silah ihracatının devam ettirilemeyeceği" açıklamasını yaparken, Riyad Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda nasıl öldüğüne dair verdiği bilgilerin ikinci bir versiyonunu duyurmuştu. Suudi kraliyet ailesinin, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a muhalif gazetecinin ailesini arayıp, taziyede bulunduğu haberi ise henüz dünyaya yayılmamıştı.
Yine de Başbakan Merkel'in Suudi Arabistan'a silah satılmasına mesafeli bakması doğru yolda olunduğunu gösteriyor. Siyasette bazen yanlış nedenler doğrunun yapılmasına vesile oluyor. Kaldı ki Hristiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokrat Parti'nin ortağı oldukları hükümetin koalisyon anlaşmasındaki maddeler arasında Yemen savaşına katılan ülkelere silah satılmayacağı da yer alıyor.
Savaşan ülkeye Alman silahı
Suudi Arabistan'ın Yemen savaşındaki lider güçlerden biri olmasına rağmen Alman şirketleri bu ülkeyle kârlı iş bağlantıları yapıyorlardı. 2018'in ilk çeyreğinde silah ihracatına verilen izinler 2017'nin aynı dönemine kıyasla dört katına çıkmıştı. Alman hükümeti, bu yılın eylül ayında da Suudi Arabistan'a dört adet topçu tespit sistemi sevkiyatına onay vermişti.
Bu savaşta 10 binden fazla Yemenlinin ölümünün yapamadığını Cemal Kaşıkçı başardı. Suudi Arabistan'ın limanları abluka altına alması yüzünden milyonların açlık çekmesinin yapamadığını Cemal Kaşıkçı'nın ölümü başardı. Aralarında Almanya'nın da olduğu Batı ülkelerinin Suudi Arabistan'a silah ve savaş malzemesi satmakla Yemen'de üç yıldır süren trajediye doğrudan bulaştığı gerçeği nihayet gündeme geldi.
Batı devletlerinin otoriter rejimlerle sorunu olmadığı anlaşılıyor. Sadece öngörülemeyen muktedirlerle problem çıkıyor. Kaşıkçı olayı, "fevri" olarak nitelendirilen, daha 33 yaşında olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın marifetlerinin şimdilik sonuncu halkasını oluşturuyor.
Hiçbir neden yokken 2015 yılında Yemen'e askeri müdahale yapılmasının yanı sıra Katar'ın bir yılı aşkın süredir abluka altında olduğunu unutmamak gerekiyor. Bundan bir yıl kadar önce Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin Suudi Arabistan'daki bir otelde istifasını açıkladığında, akla kaçırılmış olabileceği gelmişti.
İlişkiler düzeleli bir ay olmamıştı
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın bir ay önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında selefi Sigmar Gabriel'in Lübnan kriziyle ilgili sözlerinden dolayı Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyr'den özür dilemesi tarihin bir cilvesi olsa gerek. Gabriel Suudi Arabistan'ın adını zikretmeksizin "Ortadoğu'daki dış politika maceracılığını" eleştirmişti. Bunun üzerine Riyad yönetimi Büyükelçisini Berlin'den çekmiş ve büyük ihalelerde Alman şirketlerini es geçmeye başlamıştı.
Suudi Arabistan Büyükelçisi, Heiko Maas'ın "samimi özründen" ve Kaşıkçı'nın kaybolmasından bir hafta sonra Berlin'e döndü. Maas özür dilediğine herhalde pişman olmuştur.
Matthias von Hein, DW
© Deutsche Welle Türkçe