"Türkiye’nin tüm hamleleri Esad’a yaradı"
23 Ekim 2019Suriye’de Esad'ın yönetimi bırakmasını hedefleyen Türkiye hükümetinin askeri ve siyasi hamleleri, Esad’ın elini güçlendirdi. Esad, hem Kürtlerle hem Türkiye ile masaya oturma şansını yakaladı. Adana Mutabakatı’nın, Soçi’de zikredilmesiyle Türkiye ile Esad zorunlu olarak biraraya gelecek.
ABD ile birlikte Kürtlerin hakim olduğu bölgeler, Suriye rejiminin koruması altına girerken, Suriye’nin siyasi geleceğinde de Kürtler Esad’la masaya oturmak durumunda kalacak.
PYD/YPG’nin Suriye’nin kuzeyinde giderek güçlenmesi ve Ankara’ya göre büyük bir silahlı güç haline gelmesi, Türkiye’ye hedef değiştirtti. Suriye savaşının başlangıcında Esad rejimini yıkmak için muhalif unsurları destekleyen Türkiye hükümetinin temel önceliği sınır güvenliğini korumak olarak değişti.
"Türkiye'nin tek kazancı 120 km'lik hat kontrolü"
Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeyinde 444 kilometrelik uzunluk ve 30 kilometrelik derinlikte güvenli bölge oluşturma hedefini Rusya kabul etmedi. Soçi mutabakatı ile Türkiye’nin istediği 444 kilometrelik güvenli bölgenin kontrolüne izin verilmezken, Türkiye, Barış Pınarı Harekatı ile ele geçirdiği 120 kilometrelik alanın kontrolüne devam edecek.
Prof. İlhan Uzgel, Türkiye’nin 120 kilometrelik hattın kontrolünü Rusya’ya da teyit ettirdiğini belirterek, "Türkiye’nin tek kazancı bu oldu. Türkiye’nin amacı Irak sınırına kadar Kamışlı dahil 444 kilometreyi kontrol etmekti, onu başaramadı. Tersine 30 kilometrelik sınır Suriye rejimi ve Rusya tarafından boşaltılacak" diye konuştu.
Soçi mutabakatna göre YPG, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları tarafından Türkiye sınırının 30 kilometre ötesine 150 saat içinde taşınacak. YPG, ABD askerinin gidişiyle Esad yönetimine geçen Menbiç ve Tel Rıfat’tan da çıkarılacak.
ABD ile yapılan anlaşmada kabul edilen, Rasulayn-Tel Abyad arasındaki 120 kilometrelik bölge Türkiye'nin kontrolünde kalacak. Türkiye’nin kontrolü dışında kalan sınır boyunda ise 10 kmlik derinlikte Rus ve Türk askeri Adana Mutabakatı çerçevesinde ortak devriye görevi yapacak.
"Bölgeden ziyade kordior"
Rusya uzmanı Aydın Sezer, Soçi Anlaşması için "PKK/YPG örgütüne yönelik bir alan kazanmak, kuşak oluşturmak açısından bakılıyorsa, kesinlikle bir başarıdır. Ancak 444 kilometrelik sahada en sağda Kamışlı hariç, Türkiye güvenliği sağlamayacak. Rejim, sınırı temizleyecek. Burada tek istisna barış pınarı sahasıyla alınan, 120 kilometre" dedi.
Dicle Üniversitesi öğretim üyesi Vahap Coşkun da mutabakatta Türkiye’ye 10 kilometrelik derinlikte askeri varlık bulundurma hakkı verildiğini belirterek, "buna güvenli bölgeden ziyade güvenlik koridoru denebilir" değerlendirmesinde bulundu.
Uzmanlar, Türkiye’nin son bir ayda yaptığı tüm hamlelerin Esad’a yaradığı görüşünde. Askeri açıdan kısmen başarılı bulanan hamlelerin Suriye bağlamında bakıldığında Esad’ı güçlendiren sonuçları oldu.
"Kürtleri Suriye sisteminin parçası yaptık"
Sezer, "Harekatla resmen Esad’a alan kazandırdık. Bu da Esad açısından çok büyük kazanım. Hem alan aldı hem de Kürtlerle müzakere pozisyonuna sokuldu. Suriye’nin genel iç savaşıyla ilgili gelişmelere ve Türkiye’nin rolüne bakacak olursak burada ciddi anlamda bir kazanım olmadığı gibi Kürtleri Suriye sisteminin bir parçası yaptık” dedi.
Vahap Coşkun da benzer görüşte. "Türkiye'nin temel gayesi Esad rejiminin yıkılmasıydı ama son operasyon ve sonrasında yapılan mutabakatlar Esad rejimini daha da güçlendirdi" yorumunu yaptı.
Daha önce rejimin var olan güçleriyle Fırat’ın doğusuna gelmesi söz konusu olmadığını belirten Coşkun, Esad'ın askeri bir faaliyete geçmeden, Kobani ve Menbiç’e askerlerini getirdiğini ve kontrolü sağladığına dikkat çekti.
ABD korumasının gevşemesiyle de Suriye Demokratik Güçleri’nin eli zayıfladığını belirten Coşkun, "Esad’a mecbur kaldılar. Son hamleler, Esad’ı askeri ve siyasi olarak çok güçlü bir pozisyona getirdi" dedi.
"Esad’a alan kazandırıldı"
Soçi'de, Adana Mutabakatı'nın zikredilmesi Rusya’nın Türkiye’ye öteden beri telkin ettiği Esad’la resmi işbirliği için adım attığını göstermesi bakımından önemli bulunuyor.
Türkiye ile Suriye arasında 1998’de imzalanan mutabakatla, Türkiye’ye sınırlarının 5 kilometre dışına çıkarak, terör unsurlarına askeri müdahale hakkı tanıyor. Coşkun’a göre, Adana Mutabakatı vurgusu rejimin kazancı olarak görülebilir. "Burada temel amaç Türkiye'yi Esad'a yönlendirmek."
Sezer, Türkiye ve Rusya’nın ilk kez birlikte Adana Mutabakatı'na atıfta bulunduğunu belirterek, "İlk kez bir anlaşmada Esad güçlerine yer veriyoruz. Esad açısından büyük kazanım" değerlendirmesini yaptı.
Putin'in sözleri Kürtler için ne anlama geliyor?
Çarşamba günkü ortak basın toplantısında, Erdoğan varılan mutabakattan bahsederken, Putin'in Kürtlerle ilgili kurduğu cümleler dikkat çekti. Putin, "Suriye hükümeti ile Kürtler arasında geniş bir diyalog başlatılması gerekiyor. Suriye’nin kuzeydoğusunda yaşayan Kürtlerden bahsediyorum. Çok uluslu Suriye halkının vazgeçilmez bir parçası olan Kürt halkının hakları ancak bu şekilde korunabilir. Türkiye Cumhurbaşkanı ile Suriye’de siyasi sürecin ilerletilmesi çerçevesinde atılacak adımları da görüştük. Birleşmiş Milletler Anayasa Komitesi çerçevesinde bu adımları atacaktır" dedi.
Putin’in Anayasa Komitesi’ne atıf yapması akıllara "PYD/YPG temsilcileri yeni süreçte yer alacak mı sorusunu" getirdi. Türkiye öteden beri Cenevre’deki Anayasa Komitesi’ne PYD temsilcilerinin katılımına itiraz etti ve bunu kabul ettirdi. Astana garantörleri olarak zikredilen Rusya, Türkiye ve İran, Aralık ayı sonunda Anayasa Komitesi’nin kurulduğunu açıkladı. 150 kişilik katılımcı listesinde Türkiye’nin itirazı üzerine YPG/PYD temsilcileri yer almadı.
Putin’in sözlerinin sahadaki gerçekleri yansıttığını söyleyen Sezer, "Bundan sonra ister Kürtler ister PKK/YPG diyelim Suriye yönetiminin bir parçası oldular. Anayasa Komitesi'nde seslerinin daha fazla çıkacak olması şaşırtıcı olmamalı" yorumunu yaptı.
PYD Cenevre’ye katılabilir mi?
Rusya’nın öteden beri Kürtlerle Şam arasında bir anlaşmayı savunduğunu ve Putin’in daha önce Kürtlerin belirli bir kültürel özerkliğe sahip olduğu bir modeli önerdiğini hatırlatan Coşkun, "Şu anda Putin’in savunduğu yine o, ama bunu gerçekleştirmenin en iyi yolunun Şam’la diyalog olduğunu söylüyor" dedi.
Kürtlerin önemli bir kısmını temsil eden bir yapının Cenevre’de temsil edilmediğini dile getiren Coşkun, "Gerçek bir temsil için bütün Kürt grupların temsili sağlanması lazım. Suriye Demokratik Güçleri ile Şam arasındaki görüşmeler buna yol açabilir" değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin, öngördüğü gibi ortak devriyeyle güvenlik endişelerinin bertaraf olacağını belirten Coşkun, "Bu gerçekleşirse Türkiye’nin farklı Kürt grupların temsiline itirazlarının kabul edilebilir bir temeli olmayacaktır" diye konuştu.
Coşkun, sahadan gelen haberlerin Şam’la Kürtler arasında daha çok askeri alana yoğunlaşıldığını gösterdiğini belirterek, "Askeri alanda bir ilerleme sağlanırsa, kaçınılmaz bir şekilde siyasi alanda temsilin nasıl olacağı gündeme gelecektir. Bu da Suriye’nin nasıl bir Suriye olacağının yanıtını belirleyecektir" dedi.
Aslı Işık
©Deutsche Welle Türkçe