Erdoğan iktidarı, dış politikadaki en tatlı günlerini yaşıyor. Rusya'nın Ukrayna saldırısı üzerine Boğazlar'da Montrö Sözleşmesi'ni uyguladığı için alkışlanmış, tarafları İstanbul'da buluşturduğu için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden dahil birçok lider tarafından tebrik edilmişti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz ilk Türkiye ziyaretini o ortamda hızla gerçekleştirivermişti.
Erdoğan şimdi de Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden dünyaya ulaşmasına imkan verecek anlaşmaya önayak olduğu için övgü toplamakta. Anlaşmanın hayata geçmesi, daha imzalar kurumadan Odessa Limanı'nı bulan roketler nedeniyle güç görünse de, İstanbul'daki koordinasyon merkeziyle ilgili çalışmalar sürüyor. Tahıl Koridoru Anlaşması olarak adlandırılan anlaşmanın neden bu denli övgüye mahzar olduğunu anlamak için birkaç not aktarmakta fayda var.
Açlıktan öldürmek, bollukta boğmak
Moskova, 1930'ların başında bağımsızlık isteyen ve tarım alanlarının kamulaştırılmasına direnen Ukrayna halkını, tahıl mahsulüne el koyup açlığa mahkum ederek cezalandırmıştı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) lideri Josef Stalin,"Kulag" olarak adlandırılan Ukraynalı çiftçileri, "Kolhoz" adı verilen kollektif çiftliklerde çalışmaya zorlamış ve burada üretilen tüm tahıla el koymuştu. O zamanlar SSCB tahıl ihraç ederken, Ukrayna'da halk açlıktan kırılıyordu. Tarihe "açlıktan öldürmek" anlamına gelen "Holodomor" ismiyle geçen bu soykırımda, 1932-1933 yıllarında, bugünkü Ukrayna ve Rusya'da kalan Kuban bölgesinde yaklaşık 8 milyon Ukraynalı can verdi. O dönemin tanıklıkları o kadar ağırdır ki, okumayı, dinlemeyi kalbiniz zor kaldırır.
Bu soykırım tarihe "insan eliyle yaratılan, suni kıtlık" olarak kaydedildi. Aradan 90 yıl geçti; Moskova bu kez Ukrayna'yı ithalatını engellediği milyonlarca ton tahılda boğmak üzere. Karadeniz'deki Rus gemilerine karşı limanlarının çevresine mayın döşeyen Ukrayna, ihracat için deniz yolunu kullanamayınca limanlarda onlarca gemi mahsur kaldı; silolarda yaklaşık 22 milyon tahıl birikti. Ukraynalı çiftçilerin ambarları da dolu. Rusya işgalinin başladığı 24 Şubat'tan bu yana satamadıkları milyonlarca ton tahıl yığılmışken, Temmuz ayında toplanması gereken mahsulü depolayacak ambarları yok.
İhracat için alternatif yollar da yeterli değil. Milyonlarca ton tahılın demiryolu ve karayoluyla taşınması, hem kapasite, hem zaman, hem de maliyet açısından sürdürülebilir bir yöntem değil. Tuna Nehri'nden taşınan tahıl miktarı da sınırlı. Ton başına eskiden 40-45 euro olan ihracat maliyeti, bugün 160-185 Euro'ya çıkabiliyor. Dolayısıyla tüm dünyada tahıl ürünlerinin fiyatı yükselmiş durumda. Bu açmazdan çıkılamazsa, Ukrayna tarımı elindekini satamamaktan iflas edecek ama daha önemlisi ithal buğdaya mahkum olan bazı Afrika ülkeleri de kıtlık yaşayabilecek. Deniz yoluyla ithalatı mümkün kılan güvenli bir koridor açılması, bu koridorun en azından üç ay çalışması bu nedenle çok önemli.
İmzalar kurumadan düşen roketler
Tahıl silolarının bulunduğu Odessa Limanı'na, daha imzalar kurumadan gönderilen roketler anlaşmaya gölge düşürse de, Türkiye bu diplomatik başarının ömrünü uzatmak için elinden geleni yapıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, doğrudan "Rus barbarlığı" olarak nitelediği saldırının, Moskova'nın güvenilir bir muhatap olmadığını teyit ettiğini söyledi. Anlaşmaya iki tarafın bakanlarıyla ayrı ayrı imzalar atan Savunma Bakanı Hulusi Akar ise, Rusya'nın "Saldırıyla bizim alakamız yok" dediğini duyurdu. Ayrıca İstanbul'da kurulacak ortak koordinasyon merkeziyle ilgili çalışmaların da tarafların katılımıyla sürdüğünü açıkladı.
Yani Odessa'daki roket saldırısına rağmen Türkiye, Birleşmiş Milletler (BM), Rusya ve Ukrayna temsilcileri bu koridorun açılması için çalışmakta. Anlaşmanın uygulanması için Rusya'nın, Odessa, Yujniy ve Çernomosk limanlarından çıkan gemilere müdahale etmeyeceğine, Ukrayna karasularına saygı göstereceğine ve bölgede askeri faaliyette bulunmayacağına dair sözlerini yerine getirmesi gerekiyor. Ukrayna'nın mayınları temizlemesinin ardından milyonlarca ton tahılın kılavuz gemiler eşliğinde Karadeniz'e açılması ve Boğazlar'dan geçerek adresine ulaştırılması öngörülüyor.
Avrupa'yı krizden kurtarırsa…
Tahıl koridoru öngörüldüğü gibi Ağustos ortasında açılırsa, uygulanmasında da BM ile birlikte Türkiye öncülük yapacak. Bu durum, Avrupa'yla mülteci anlaşması imzalayan, dolayısıyla milyonlarca mülteciyi elinde siyasi bir koz olarak tutan, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği söz konusu olduğunda, "veto" kartını çıkarıp istediğini alan Erdoğan'ı uluslararası arenada, özellikle de AB ile ilişkilerinde biraz daha güçlendirecek.
Bütün bunlar Erdoğan'ı dışarıda daha güçlü bir aktör yapacak belki ama kendi halkına İstanbul Sözleşmesi'nden çekildiğini, Gezi Direnişi'ni kriminalize edip protestoculara, "sürtük" dediğini, yoluna çıkan kim varsa terörist ilan ettiğini, siyasi nedenlerle hapsedilen onlarca insanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymadığını, deneysel ekonomi politikalarıyla halkı yoksullaştırdığını unutturmayacak. Erdoğan'ın diplomasi başarısına odaklananlara duyurulur.