TBMM Pençe-Kilit operasyonu gündemiyle açıldı
16 Ocak 2024Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yılbaşı nedeniyle verdiği aranın ardından yeni yıldaki ilk oturumunda Pençe-Kilit Operasyonu'nu ve son kayıpları ele alırken,ilgili bakanların bilgilendirmesinin ardından oylanan Meclis Başkanlığı tezkeresine DEM Parti hariç muhalefet partileri "evet" dedi.
TBMM Genel Kurulu, 2024 yılının bütçesine dair görüşmeleri tamamlaması ve ekonomiye ilişkin kanun teklifini 27 Aralık 2023'te kabul etmesinin ardından yılbaşı için ara vererek 16 Ocak'ta yeniden toplanma kararı almıştı.
Meclisin yeni yıldaki çalışmaları, Pençe Kilit operasyonları sırasında Irak'ta sonuncusu 12 Ocak'ta olan PKK saldırılarıyla son üç haftada 21 askerin hayatını kaybetmesi nedeniyle, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın bilgilendirmesi ile başladı.
AKP ve MHP milletvekillerinin tam kadro katıldığı oturumu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de izlerken, oturumda iki bakanın bilgilendirmesi sonrasında parti grupları da konuşmalarla Pençe Kilit operasyonu ve verilen kayıplara dair görüşlerini paylaştı.
Yaklaşık dört buçuk saat süren özel oturumun ardından "teröre karşı bildiri" konulu Meclis Başkanlığı tezkeresi sunuldu. CHP ve Saadet Partisi'nin bu son kayıpların sorumlusu olarak gördüğü AKP ile MHP ile aynı bildiriye imza atmak istememesi nedeniyle tezkere formülü bulundu.
DEM Parti hariç muhalefet dahil tüm siyasi partilerin olur oyuyla kabul edilen Meclis Başkanlığı tezkeresinde, "Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm terör örgütleriyle içeride ve dışarıda kararlılıkla mücadele edecek güç ve kudrete sahip olduğu" belirtildi.
CHP bu tezkereye ek olarak yayımladığı bildiride, milli güvenlik konularının iç siyaset malzemesi yapılmaması gerektiğini belirtti.
Güler: Daha büyük bedeller ödeyecektik
Oturumda söz alan Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, konuşmasına Pençe-Kilit operasyonlarının Türkiye'nin güvenliği için önemine atıfla başlayarak, "Şu an orada olmasaydık örgütün sınırlarımıza saldırıları önceki gibi devam edecek, şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik" ifadelerini kullandı.
2015'ten itibaren yurt içinde başta Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin ve Yüksekova olmak üzere birçok bölgede PKK ve DEAŞ saldırılarında artış yaşandığını hatırlatan Güler, yine bu dönemde Irak ve Suriye'de yaşanan istikrarsızlıklar sonucu bu ülkelerin idari otoriteden yoksun olması nedeniyle bu örgütlerin kendilerine güvenli bölgeler oluşturarak Türkiye'ye yönelik eylemlerini artırdığını belirtti.
Bakan Güler, bu örgütlerin saldırıları karşısında sınırların ötesinde daha etkin ve kalıcı tedbirler alma lüzumu ortaya çıktığını ve 2016 yılından itibaren kapsamlı bir konsept değişikliğine gidilerek, "Sınırların emniyetini ileriden sağlama ve terörü kaynağında yok etme stratejisi" uygulanmaya başlandığını kaydetti.
Pençe-Kilit operasyonu kapsamında PKK unsurlarına karşı "Sızma, sıcak takip ve yerinde etkisiz hale getirme" gibi taktikleri, "Üs bölgeleri stratejisi" sayesinde yürüttüklerini söyleyen Güler, "Sinat-Haftani’nden Hakurk'a kadar uzanan yaklaşık 300 kilometrelik Türkiye-Irak sınır şeridinde ortalama 15 ila 30 kilometre derinlikte güvenli hat oluşturulmuştur" bilgisini paylaştı.
Bu operasyonlarla bölgenin daha güvenli kılındığını da ifade eden Yaşar Güler, "Bugün Türkiye'nin en büyük petrol rezervlerinden birine sahip Şırnak/Gabar'da güvenli bir şekilde petrol çıkartılabiliyorsa, Hakkâri'nin yaylaları turistleri ağırlıyor, festivallere ev sahipliği yapıyorsa; bunlar hep kahraman ordumuzun, teröristleri sınırlarımızın ötesinde terörü kaynağında yok etme stratejisi sayesindedir" diye konuştu.
Türkiye'nin Irak'ta ve Suriye'nin kuzeyinde örgüte yönelik icra ettiği tüm harekatların söz konusu ülkelerin egemenliğine yönelik olmadığını da belirten Güler, "Kim destek verirse versin, hangi bahaneyle, ne sebeple olursa olsun güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru kurulmasına izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Güler'in bu sözleri AKP ve MHP sıralarından çok alkış aldı.
Fidan'dan IKYB'ye PKK uyarısı
Dışişleri Bakanı Fidan ise konuşmasında, Soğuk Savaş döneminde nükleer caydırıcılıktan dolayı birbirleriyle savaşamayan kampların PKK gibi terör örgütleri ve vekil unsurlar aracılığıyla mücadele sürdürdüğünü belirten Fidan, PKK ve DHKP/C başta olmak üzere aşırı sol terör örgütlerinin Soğuk Savaş döneminin birer ürünü olduğunu kaydetti.
Fidan son 21 yılda izlenen politikalarla PKK'nın Türkiye'de silahlı varlığını kaybettiğini ve ülke içinde faaliyetini minimum düzeye indirdiğini söyleyerek, "Örgüt artık Türkiye'den çok Suriye ve Irak'ın güvenlik tehdidi haline gelmiştir" dedi.
PKK'nın Suriye ve Irak'ta güç boşluğu ve siyasi bölünmüşlük ile zemin kazandığını belirten Fidan, Irak'ta; Kandil, Metina gibi dağlık bölgelerin yanı sıra Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve Kerkük'teki sivil yerleşim alanlarını da örgütün varlık gösterdiği bölgeler olarak sıraladı.
"DEAŞ'la mücadele kisvesi altında Kerkük'e davet edilen PKK'nın bu şehirde bilahare mevcudiyetini geliştirmesi ve DEAŞ'tan kurtarılan Sincar'a yerleşmesi bu anlamda öne çıkan gelişmelerden olmuştur" diyen Fidan, Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği"nin (IKYB) Süleymaniye ve çevresinde PKK'ya alan açmasının örgütün bölgede giderek güçlenmesine neden olduğunu bildirdi.
Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"KYB'nin Suriye'deki PKK/YPG unsurlarına eğitim verdiği, Irak'ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbat Havalimanı hadiseleriyle iyice açığa çıkmıştır. Bu durum, KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya koymaktadır. Süleymaniye'ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK'ya müzahir tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz."
Fidan ayrıca PKK'nın, Suriye'nin üçte birini kontrol eder hale geldiğini de söyleyerek, "Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla izin vermeyeceğiz" dedi. PKK'nın bölgede Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rusya ve İran'ın "taşeronluğuna soyunduğunu" belirten Fidan, örgütün finansman için de Avrupa sahası ile etkileşim içinde olduğunu kaydetti.
Muhalefetten eleştiriler
Pençe Kilit operasyonları ile ilgili bakanların sunumlarının ardından muhalefet partileri de söz alarak eleştirilerini dile getirdi.
CHP adına konuşan Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Irak ve Suriye'de PKK ile YPG'nin bu kadar alan kazanmasında AKP'nin geçmişte uyguladığı yanlış dış politikanın bulunduğuna işaret ederek, Suriye sınırlarındaki mayınların İsrailli şirketlere verilen temizleme işinin CHP sayesinde engellediğini kaydetti.
Günaydın, "Bizi dinlemek yerine emperyalizmle birlikte iş tutmayı tercih ettiniz. Beyaz Saray'dan size beyzbol sopalı fotoğraflar gönderdiler, umursamadınız. Hakaret dolu mektuplar yazdılar, gıkınız çıkmadı. Bugün Irak ve Suriye üzerinden bağıra bağıra gelen planların sonuçlarıyla memleket yüzleşmek zorunda kalıyor" diye konuştu.
Genel Kurul'da İYİ Parti adına ise konuçmayı Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu yaptı. İYİ parti olarak "Türk milletinden ve Türkiye'nin milli menfaatlerinden" taraf olduklarını söyleyen Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İYİ Parti çözüm sürecinin failleri ile Türkiye'yi bir sığınmacı hendeği haline getirenlerle, Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel ilkelerine hasımlık edenlerle asla aynı safta olmayacaktır."
CHP Genel Başkanı Özgür Özel bugünkü grup konuşmasında İYİ Parti'ye, AKP ile MHP'nin ortak bildirisine katılmama çağrısında bulunarak, "Bugün Meclis Başkanlığı'na CHP'nin bildirgesini sunuyoruz. Saadet, Gelecek, DEVA, Demokrat Parti de kendi bildirgelerini sunuyorlar. İYİ Parti'nin de AK Parti'den ayrışarak kendi bildirgesini imzalamasını ümit ediyoruz. Aksi durum hepimizi çok üzüyor" demişti.
Saadet Partisi grubu adına konuşan Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ da, "Bu çocuklarımızı teröristlerin açık hedefi haline getirip sahipsiz bırakılmasının tek bir sorumlusu çıkmayacak mı? Ölen öldüğüyle mi kalacak?" diye sordu.
DEM Parti tezkereye katılmadı
Tezkereye katılmayan DEM Parti grubu adına ise konuşmayı Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit yaptı.
Koçyiğit bu ölümlerden tüm Meclis'in ve siyasetçilerin sorumlu olduğunu söyleyerek, şunları kaydetti:
"Şayet biz Meclis olarak, demokratik siyaset olarak görevimizi yerine getirebilmiş olsaydık bu ölümler yaşanmazdı. Meclis bu kayıplardan sonra derhâl sorumluluk almalıdır. Daha ne bekleniyor? Meclis ölümlerin durması için sorumluluk alırsa biz parti olarak canla başla çalışacağımızın sözünü bir kez daha bütün Türkiye halklarına veriyoruz. Türkiye'nin barışı yapacak deneyimi vardır. Siz değil miydiniz nerede çatışma çıksa arabulucu olmak isteyen? Niye kendi çocuklarınız için bunu yapmıyorsunuz?"