Tunuslu gençler cihatçıların pençesinde
26 Temmuz 2015“Bir tanığın arabasının arıza yaptığını ve gece onunda evinde yatıp ertesi gün döneceğini söyledi. Bir gün sonra bize kısa mesaj göndererek, Suriye'de olduğunu bildirdi.”
İkbal Bin Recep, kardeşi Hamza'nın kaybolduğu Mart 2013'te yaşadıklarını anlatırken sesi titriyor. Bilgisayar mühendisliği öğrenimi yapan Hamza, El Nusra Cephesi tarafından ikna edilip, Libya üzerinden Suriye'ye geçmiş. Hamza'ya örgütün internet sitesindeki propaganda faaliyetleriyle ilgileneceği söylenmiş.
Ağabeyi İkbal, Hamza'nın sakat olduğunu ve tekerlekli sandalyede oturduğunu söylüyor: “Onunla ilgilenecek zamanları olmaz ki. Bana kalırsa, tekerlekli sandalyesine bomba yerleştirip onu havaya uçururlar.”
Ailesi sonunda Hamza'yı Tunus'a getirmeyi başarmış. İkbal bu olaydan sonra ülkesine dönemeyen Tunusluları kurtarmak amacıyla bir dernek kurmuş. Derneğin amacı yurtdışındaki militanları vazgeçirtmek ve Tunuslu gençlerin terör örgütlerine katılmalarına mani olmak.
Birleşmiş Milletlerin verilerine göre, yurtdışındaki radikal İslamcı terör örgütlerine katılan Tunusluların sayısı 5 bini geçiyor. 1990'lı yıllarda da birçok Tunuslu, Afganistan ve Çeçenistan gibi ülkelerdeki silahlı gruplarla birlikte savaşmıştı. 2011 yılındaki köklü siyasi değişikliğin ardından terör örgütlerine katılanların sayısı aniden arttı.
"İki nedeni var"
Tarihçi ve güvenlik uzmanı Faysal Şerif, Tunus'un aşırı sayıda cihatçı çıkarmasını iki ana nedene bağlıyor. Şerif her iki nedenin de ‘Arap Baharı' ile bağlantılı olduğunu söylüyor. Tunuslu gençlerin devrim heyecanını henüz değişimin olmadığı Arap ülkelerine taşımaya heveslendiğini belirten Şerif, bu gençlerin çoğunun dini saik ile davranmadığını ve gittiği ülkede radikalleştirildiğini sözlerine ekliyor.
Bin Ali rejimi sırasında uzun yıllar hapis yattıktan sonra devrim kargaşalığında firar eden ya da devrimin ardından aftan yararlandırılan radikal dinciler, Tunuslu gençleri cihatçı yapmaya çalışıyorlar.
Faysal Şerif, hükümetin ve Tunus sivil toplumunun radikallerin propagandasına karşı koyamadığını ve öncelikle iç kesimlerde gençlik merkezleri, kültürel faaliyetler ve boş zamanları değerlendirme imkânlarının sınırlı olduğunu söylüyor.
Birleşmiş Milletler cihatçı örgütler adına simsarlık yapanların topladıkları eleman başına üç ila on bin dolar komisyon aldıklarını ve terör örgütlerinin de yardımcılarının ailelerine sosyal ve mali yardımda bulunduğunu da saptamış.
Bu yıl bir tatil beldesi ile bir müzeye yapılan ve çoğu yabancı turist olmak üzere 60 kişinin öldürüldüğü saldırılar, Tunuslu gençlerin radikalleştirilmesinin ülke için de büyük tehlike haline geldiğini gösteriyor.
Tunus hükümeti saldırılara baskı yöntemleriyle karşılık vermeye çalışıyor. Yılbaşından bu yana 15 bin kişi kontrol edilip, son bir ay içinde 700 şüpheli gözaltına alınmış. Öte yandan 35 yaşın altındaki Tunus vatandaşlarının, Irak ve Suriye'ye geçiş kapısı sayılan Libya, Sırbistan ve Türkiye'ye gitmeleri yasaklanmış.
Tarihçi Faysal Şerif, polisiye önlemlerle ortaya çıkarılan terör hücrelerinin yerine hemen yenilerinin çıktığını ve bu belanın ancak uzun vadeli stratejilerle savuşturulabileceğini söylüyor.
"Akılcı adımlar atmalıyız"
Tunus Başbakanı Habib Essid de genç kuşakların teröristlerin tuzağından kurtarmak için akılcı adımlar atmak zorunda olduklarını belirtiyor:
“Tunus gençliğinin uzun yıllar yaşadığı boşluk radikal akımların toplumumuza sızıp gençleri radikalleştirmesine yaradı. Hedefimiz gençleri radikal akımlardan korumak için bütün ülke sathında istihdam alanları yaratıp onları ekonomik bağımsızlığa kavuşturmak olmalıdır. Bu yolda ilerliyoruz ama istediğimiz hızla değil.”
© Deutsche Welle Türkçe
Sarah Mersch / Tunus