Türkiye-AB sınırlarında kriz tırmanıyor
4 Mart 2020Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "kapıları açtık” açıklamasıyla Avrupa sınırlarına tetiklediği göçmen akınının yol açtığı krizde tansiyon tırmanıyor.
İnsan hakları kuruluşları, Avrupa'ya ulaşmak için Türkiye'nin Avrupa sınırlarına akın eden binlerce kişinin geçişlerini engellemek isteyen Yunan güvenlik güçlerinin müdahalelerine sert tepki gösterdi.
İnsan hakları kuruluşları ayağa kalktı
Uluslararası Af Örgütü, Yunan makamlarını “pervasızca” ve "insan hayatını tehlikeye atacak” şekilde müdahalede bulunarak, AB ve uluslararası hukuku ihlal etmekle suçladı, Yunanistan'a "insanları Türkiye sınırında tutsak bırakmak yerine kurtarın” çağrısı yaptı.
Mültecilere yardım kuruluşu Pro Asyl'ün Başkanı Günter Burkhardt ise Yunanistan'ın deniz ve karadaki sınır bölgelerinde, "hukuk devleti ilkelerinin hükmünü tamamıyla kaybetmekte olduğu” uyarısında bulunarak, sınırları geçmek isteyenlerin ses ve göz yaşartıcı bombalarla uzaklaştırılmak istendiğini, uluslararası hukukun ihlal edilmesine göz yumulmaması gerektiğine dikkat çekti.
Pro Asyl, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerine, "hemen Yunanistan'dan mültecilerin bir kısmının alınması için harekete geçin” sözleriyle dayanışma çağrısı yaptı.
"Sınırlar aşıldı”
Türkiye ile AB arasındaki Mülteci Mutabakatı’nın mimarlarından Gerald Knaus da Türkiye-AB sınırlarının sahne olduğu gerilime tepkili.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kapılar açtık” açıklamasını yapması ve bunun sonucunda Mülteci Mutabakatı’nın hükmünü kaybetmesinin üzerinden altı gün geçtiğine işaret eden Knaus, Twitter'daki paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
"İnsan hakları hukuku mimarisi yerle bir oldu. Tüm sınırlar aşıldı. Acilen Türkiye ile yeni bir mutabakata ihtiyacı olan AB sınırlarında temel insan haklarını yeniden tesis etmeli.”
"6 milyar önerilsin”
Knaus ayrıca Welt gazetesine yaptığı açıklamada, "zaman daralıyor” diyerek, AB'nin Türkiye ile yeni bir mülteci mutabakatı konusunda uzlaşması ve ilave 6 milyar euro da mali yardım yapması gerektiğini savundu.
Türkiye ile AB'nin 2016 yılında uzlaştıkları mutabakatın fikir babası olan Knaus, yeni bir mutabakat ve ilave mali yardımların Türkiye'nin beklentilerini karşılayacağını savunurken, Türkiye ile bir uzlaşı sağlanamaması halinde "en büyük kaybedenin Almanya olacağını” söyledi.
"Uzun vadeli yardım yapılmalı”
Kiel Enstitüsü'nden Prof. Dr. Matthias Lücke de, "Hemen şimdi mülteci mutabakatını yenileyin” çağrısını yaptı.
Göç uzmanı Lücke, Türkiye'nin yıllardır AB ve uluslararası toplumdan aldığı kısıtlı yardımlarla 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığına vurgu yaparak, "AB Türkiye'ye mülteci mutabakatının güncellenmesini önererek, uzun vadeli olarak ülkedeki mültecilerin uyumu ve entegrasyonu için mali yardımlarını artırmalıdır” dedi.
Lücke, müzakereler yoluyla sağlanacak bir uzlaşının, "hukuksuzluk ve sınırların kapatılmasından daha iyi olacağını” da sözlerine ekledi
Ekonomik yaptırım kozu
Almanya Bilim ve Politika Vakfı (SWP) uzmanı Raphael Bossong ise kaleme aldığı makalede, Türkiye ile mülteci mutabakatı çerçevesinde yeni mali yardımların yapılması gerektiğini ancak bunların "AB'nin çıkarları” doğrultusunda tahsis edilmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti.
AB'nin Türkiye'ye yapmayı taahhüt edeceği yeni mali yardımların karşılığında, Ankara'dan sınır güvenliğinin yeniden tesis edileceği güvencesini alması gerektiğinin altını çizen Bossong, Türkiye'nin yeniden benzer bir hamle ile göçmenleri Yunan sınırına götürmesi halinde de Ankara'ya ekonomik yaptırımların değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
DW/DA,TY
© Deutsche Welle Türkçe