Hayır, bu sıradan bir devlet ziyareti değil. Almanya Cumhurbaşkanı ve Federal Hükümetin, Türk-Alman ilişkilerinde buzların erimeye başladığı iyileşme sürecini görkem ve şaşaa ile sürekli kılmayı umdukları açıkça görülüyor.
Onuruna verilen akşam yemeği ve askeri törene Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da şüphesiz hayır dediği yok, ancak diğer yandan Türkiye'deki destekçilerine verdiği mesaj aylardır, hatta yıllardır değişmiyor: Almanların bize ne yapmamız gerektiğini söylemesine izin vermeyiz, çünkü Berlin, Türkiye'nin düşmanlarını koruyup kolluyor.
Ev sahibine uzun bir iade listesi
Erdoğan'ın Berlin'e doğru yola çıktığı hafta Türkiye, Almanya'ya aralarında Almanya'da sürgünde olan muhalif gazeteci Can Dündar'ın adının da olduğu bir liste iletti ve listedekilerin Türkiye'ye iade edilmesini istedi. Erdoğan, Dündar'a elbette casusluk ve propaganda suçlamalarını yöneltiyor. Grotesk bir utanmazlık! Ve Türk tarafı açıkça Dündar'ın katılımı halinde Almanya Başbakanı ile düzenlenecek basın toplantısını iptal etme tehdidinde bulunuyor. Berlin'in ortasında Başbakanlık'ta oluyor, bu. Olayın büyümemesi için Dündar toplantıya katılmaktan vazgeçiyor. Yani Boğaz'ın otokratı Berlin'de kendisine kimin hangi soruyu yönelteceğine nihai biçimde karar vermiş oluyor. İnanılır gibi değil.
Halk tarafından arzu edilmeyen bir devlet ziyareti
Federal Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı bu devlet ziyaretini Alman toplumunun net tavrına rağmen planlamaya aldı. Almanya’nın daha fazla çıkar temsiline dayalı ve daha az romantik ve umut odaklı olan yeni dış politik yönelimi hakkında çok söz söylendi. Ancak bu yolun nereye gittiği ve ne derece makul olduğu henüz belirlenmemiş gibi görünüyor. Halkın ise Türkiye ve Erdoğan hakkında hemen tüm anketlerde net bir duruşa sahip olduğu görülüyor: Diyaloğa ve iletişime evet; ancak mesafeyi korumak şartıyla. Bu bağlamda söz konusu liste üzerinden edilen hakarete Merkel'in yanıtı biraz hafif kaçtı. Başbakan, tehlikeyi sezdiği anlarda sıklıkla yaptığı gibi ihtiyatlı yanıt vererek "Bunu inceleyeceğiz" demekle yetindi. Ve aynı akşam, ilk kez bu liste basına yansıdığında; üstelik Türk heyetinden hiçbir temsilci listeyi yalanlamamışken Erdoğan kristal bardaklar ve süslü peçeteler eşliğinde Cumhurbaşkanının hemen yanında masada yerini alıyor. Bunu hazmetmek pek de kolay değil.
Erdoğan için bir şehirde hayat durduruldu
Ve dışarıda, Berlin’in sokaklarında insanlar Ankara'nın hükümdarı için yapılan hazırlıkları şaşkınlıkla izliyor: Başbakanlık binasının ve Adlon Oteli'nin yakınlarındaki binaların çatılarına konuşlandırılan keskin nişancılar, uzun hatlar boyunca kapatılan caddeler... Amerikan başkanlarının, Kraliçe'nin ya da Papa'nın ziyaretlerinden alışıldık olunan bir durum, bu. Tüm bunlar; basın toplantısı, akşam yemeği, alınan yüksek güvenlik önlemleri insanın aklına şu soruyu getiriyor: Her şey bir nebze daha alçakgönüllü planlanamaz mıydı?
Erdoğan ile Merkel arasında; Almanya ile Türkiye arasında ele alınması gereken çok sayıda ciddi konu var. Erdoğan mevcut koşullarda zayıflayan ekonomisi nedeniyle Almanya'ya belki de Almanya'nın Türkiye'ye duyduğundan daha fazla ihtiyaç duyuyor. Sadece çıkarlar üzerinden bakarak söylemek gerekecek olursa; tüm bunlar göz önüne alındığında bir çalışma ziyareti daha doğru olurdu. Zira bir devlet ziyareti çerçevesinde gösterilen büyük protokol çabaları Almanya Cumhurbaşkanı ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın yan yana durduğu fotoğraflarda göze çarpan ciddi mesafeyi kapatamaz. Bir başka deyişle, bu şans elden kaçırıldı.
Jens Thurau
© Deutsche Welle Türkçe