Her ailede, geldiği davetlerde hep aynı saçmalıkları anlatıp sinir bozan bir akraba çıkar. Tanıdık diye ses çıkartılmaz ama kimse de onu ciddiye almaz. Ama böyleleri onun gibi dünyanın en büyük nükleer silah stokuna ve en güçlü ordusuna da sahip değillerdir. Dolayısıyla NATO devletleri ona kulak vermek zorundalar.
Yine de Donald Trump'ın NATO ortaklarının nezdinde sinir bozucu kategorisine girmesine ramak kaldı. Örneğin Almanya sabah Rusya'dan doğalgaz almasına öfkelenip, öğleden sonra ‘mükemmel ikili ilişkilerden' söz eden, gece yarısı Twitter'den zehir zemberek bir mesaj paylaşıp basın konferansında Almanya'yı öven birinden ne bekleyebilir? Buna baş döndürücü hızla hem ödüllendirme hem de cezalandırma denir.
Temcit pilavı gibi
ABD Başkanı hemen her zaman aynı şeyleri söylüyor. Yüzleri biraz değiştirse de konu NATO olunca her şeyi parayla ölçüyor. Müttefikleri daha fazla ödesin istiyor. Peki ya sonrası? Onu söylemiyor ama para görmek istiyor. Çoğu NATO ülkesinin 2014 yılında, yani o daha seçilmeden savunma harcamalarını önemli oranda arttırmaya başlamış olması onu ilgilendirmiyor. Trump körü körüne aynı şeyleri tekrarlıyor. Angela Merkel ve diğer hükümet başkanlarına ise, ‘tamam anladık, biz de bir şeyler yapıyoruz' mesajı vermekten başka seçenek kalmıyor.
Anlattığı kendisinin ve ülkesinin kahramanlık öykülerine inanmak da kolay değil. ABD'nin NATO'ya katkısının yüzde 90 olduğunu söylüyor. Bu neyin yüzde 90'ı ki? NATO bütçesinin mi? ABD'nin katkısı yüzde 20'yi ancak buluyor. Ortak savunma yükünün yüzde 90'ını üstlendiği bir kategori de gösteremez. Bu ortamda Sam Amca'yı kim daha fazla dinlemek ister? Neredeyse kimse. NATO da işte şimdi dinlememeye başlıyor.
Trump ölçüyü kaçırdı
Trump kendini yıpratıyor. Temcit pilavı gibi tekrarladığı mesajları ortaklarını artık pek etkilemiyor. Onlar "Elimizden geleni yapıyoruz. Beğenmiyorsan, çekip gidebilirsin" düşüncesindeler. Böyle bir adım NATO'nun sonu olur ama Avrupa ve Kanada artık ABD'nin şantajına boyun eğmek niyetinde değil. Bu durumda Donald Trump bardağı taşırmış ve en büyük baskı kozunu kaybetmiş olur.
Donald Trump'ın "kendi yolumuzdan gideriz" tarzı tehditlerinin ABD'de de hoş karşılanmadığı görülüyor. Onun en sadık seçmenleri bile Almanya ve İngiltere'yi sadık bir müttefik olarak görüyor. NATO'yu tartışma konusu etmesi, seçmenlerinin hoşuna gitmez. Trump da bu nedenle ittifakın askeri önemini hiç gündeme getirmeyip, işin ticari boyutuyla ilgileniyor. Para işinden anladığına inanıyor ve "adil paylaşımdan" söz etmesi seçmenlerinin onayını buluyor.
Bedeli ABD ödeyecek
ABD Başkanı'nın en büyük kozunu oynaması müttefiklerini harekete geçirmiş ve savunma harcamalarının arttırılmasına aciliyet kazandırmış olabilir. Ama bu koz gelecekte işe yaramaz ve onun da belki payının bulunduğu projeyi batırabilir. Müttefikleri bunu unutmayacaklardır. Birkaç yıl sonra askeri bakımdan kendi ayakları üzerinde duracak duruma geldiklerinde, kendilerine yapılanı hatırlayacaklar ve Trump'ın heba ettiği itibarın faturası haleflerine çıkarılacaktır.
Başkanın tahripkâr tutumu belki boş kafalı Amerikalıların hoşuna gidecektir. Ancak Trump'ın Brüksel'deki NATO zirvesinde tetiklediği gelişme ülkelerinin yararına olmayacaktır. Umalım Amerikalılar Başkanlarına artık kimsenin inanmadığını ve ona güvenmediğini idrak edebilsinler. Yakın gelecekte onun söylediklerini kimse dinlemeyecektir. Tıpkı davetlerde aynı şeyleri geveleyen akraba gibi.
Max Hofmann
© Deutsche Welle Türkçe