Çin'in Mao nostaljisi
29 Ağustos 2013Çin siyasetinin eski yıldızlarından Bo Şilai hakkındaki dava tamamlandı. Çin Komünist Partisi on yılların en büyük siyasi skandalına nokta koydu ve yeni solun büyük ümidi Bo Şilai'yi demir parmaklıklar arkasına hapsetti. Ama onun başlattığı neo-Maocu politika yaşıyor. Onu yaşatan ve sürdüren de, siyasi rakibi ve Çin'in yeni parti ve devlet başkanı Şi Cinping'den başkası değil. Trier Üniversitesi öğretim üyesi Sebastian Heilmann, bu gelişmenin Çin siyasetindeki yepyeni bir sayfa olduğunu söylüyor.
Heilmann, “Çin açısından gerçekten önemli bir yenilik. Çin yönetiminin, Bo Şilai tarafından temeli atılan kavram, metot ve siyasi programları devam ettirip propagandasını yapmasını, ancak Bo Şilai'yi bu süreçten koparıp almasını kastediyorum. Bu son derece farklı ve pragmacı bir usul. Parti, yargılanmakta olan siyasi muhalifinin siyasi ilkelerinden işine gelenleri alıp sahipleniyor” şeklinde konuşuyor.
Aynı zamanda Çin siyasetini yakından tanıyan Alman bilim adamı, Çin'deki yönetim zirvesinin bir süredir Mao'nun dilini kullandığına dikkat çekiyor. Parti ve devlet başkanı Şi Cinping hakkında bir kitap yazan Hong Konglu yayımcı Willy Lam, Şi'nin birinci adam olduktan sonra yenilikçi çizgiyi terk ettiğini anlatıyor.
Willy Lam “Geçen yılın kasım ayında parti birinci sekreterliğine seçildikten sonra, Maocu olarak tanımlanabilecek muhafazakâr bir çizgiye kaydı. Haziran ayında ‘eğitim ve pratikte düzeltme' adı altında başlattığı kampanya, Mao'nun 1942 yılında Yanan'da temelini attığı programı andırıyor. İdeolojik ve medyatik kontrolü kapsayan bu programla, okulda öğretilmeyecek ve medyada konu edilmeyecek yedi tabu saydı. Örneğin evrensel değerler, sivil toplum ve yargı bağımsızlığı gibi. Yaptıkları ve söyledikleriyle, dünyaya Maoist olarak yeniden geldiği izlenimini uyandırıyor” açıklamasını yapıyor.
Kampanya başlatmıştı
Gerçekten de seleflerinden hiçbiri Şi Cinping kadar Mao'ya atıfta bulunmamıştı. Devlet başkanı, Mao'nun işlediği suçlarla ve yaptığı feci hatalarla hesaplaşmaya karşı çıkmış ve partiyi ‘tuhaflıklardan' ve yolsuzluktan temizleyip ‘kitlelerin çizgisine' yaklaştırmak için kampanya başlatmıştı.
Willy Lam yeni parti yönetiminin ideoloji ve kitle yayın organları üzerindeki kontrolü arttırdığını ve devlet ideolojisini tehdit eden yedi büyük tehlike karşısında kadroları uyardığını söylüyor. Evrensel değerler, sivil toplum, medeni haklar, basın özgürlüğü, yargının bağımsızlığı partinin geçmişteki hataları ve parti kadrolarının imtiyazları gibi kavramlar medyadan ve eğitim kurumlarının müfredatından çıkarıldı.
Medya kuruluşlarına çeki düzen verilirken 300 bin medya mensubunun eğitimden geçirilmesi kararlaştırılmıştı. Sebastian Heilmann, Maocu düşünceye yönelişin nedenini “Öncelikli hedefleri toplumun sol kanadından destek almak. Bu kitleyi küçümsememek lazım. Anketlere göre Guandong halkının yüzde 38'i sol görüşlere ve gelir dağılımının düzeltilmesine önem veriyor ve adeta Mao nostaljisine meylediyor. Sosyal adalet gibi konularla ilgilenen, küçümsenemeyecek ve Çin yönetiminin de görmezlikten gelemeyeceği güçlü bir potansiyel mevcut” sözleriyle açıklıyor.
Farklı düşünmek hapis nedeni
Şi Cinping liderliğindeki parti yönetimi bununla yetinmeyip farklı görüşleri olanları da hapsettiriyor. Bunların arasında ‘meşrutiyetçiler' akımının önde gelenleri de bulunuyor. Bu grup sadece hükümetin ve devlet idaresinin Çin Anayasası'na saygılı olmasını talep etmekteydi. Partinin üst kademelerindekilerin servet beyanında bulunmasını isteyen medeni hak savunucuları da tutuklanıyor. Oysa yolsuzlukla mücadeleyi başlıca görevleri arasında sayan bizzat parti ve devlet başkanı olmuştu. Bu mücadelede parti organizasyonuna güvendiği için de Heilmann'ın dediği gibi, “Komünist Parti otokontrol görevini üstlenmek gibi ezeli ikileminden kurtulamıyor.”
Ekim ayındaki parti kongresinde ekonomik reform planları açıklanacak. Çin yönetiminin ekonomik büyüme hızının korunabilmesi için bundan böyle iç tüketimin teşviki ve teşebbüs hürriyetinin genişletilmesi gibi konulara ağırlık vermesi bekleniyor.
Hong Konglu yayımcı Willy Lam bir yandan iktidar tekelini sağlama alırken, diğer yandan ekonomik hürriyetleri genişletmenin son derece kritik bir manevra olduğunu belirtiyor:
“Deng Şiaoping döneminden beri ekonomi ile siyaset birbirinden ayrılır. Ekonomi bir ölçüye kadar liberalleştirilebilir, piyasa kuralları geçerli kılınabilir. Siyasi ve ideolojik arenada ise sıkı kontrol uygulanır ve resmi ideoloji dışına taşan fikirlere müsamaha edilmez.”
©Deutsche Welle Türkçe
Matthias von Hein / Ahmet Günaltay
Editör: Ayhan Şimşek