Özel bankalara “zorla kredi” baskısı ne işe yarayacak?
20 Nisan 2020Hükümetin bankalar üzerindeki "Kredilerinizi artırın” baskısı, koronavirüs salgınının giderek artan ekonomik etkisi nedeniyle had safhaya ulaştı. Hükümet, yeni uygulamaya koyduğu “aktif rasyosu” ile bankaların mevduatla topladıkları paranın tümünü, hatta daha fazlasını kredilere aktarmasını sağlamaya çalışacak.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yönetmelik değişikliği ile getirilen aktif rasyosu, hem teknik açıdan hem de uygulama açısından birçok sıkıntıyı beraberinde getirecek bir uygulama olarak görülüyor. Sonuçta özel sektör banka kredilerinin artmasını sağlayacağı da şüpheli.
Konuştuğumuz bankacılar, bankanın ticari bir müessese olduğunu hatırlatarak, tüm ticari işletmeler gibi büyümeyi istediklerinin; bunun için kredileri artırıp bilançolarını büyütmeyi tercih edeceklerinin altını çizdiler. Kamu bankalarının siyasi nedenlerle kredileri aşırı artırdığını, artık kaynaklarının sonuna geldiğini hatırlatan bir bankacı, buna karşılık özel bankaların batık riski gördükleri kredilerden kaçındıklarını, bunun da doğal sayılması gerektiğini söyledi.
"Ödeyebilene kredi vermek için zaten yarışıyoruz”
“Dünyanın sorunu likidite olabilir ama Türkiye'nin sorunu öz varlıklar” diyen bankacı, zaten uygun müşteri gördüklerinde kredi vermek için birbirleriyle yarıştıklarını kaydetti. Yüzmesini sağlayabilecekleri zor durumdaki şirketlere de kredi verdiklerini kaydeden bankacı, ancak belirli bir sürede toparlanması riski büyük olan sektörlere ve işletmelere, göz göre göre kredi veremediklerini söyledi. Aynı bankacı bu takdirde hem kişisel yasal sorumlulukları olduğunu, hem de banka sahiplerine karşı sorumluluklarının bunu engellediğini kaydetti.
Başka bir bankacı, hükümetin zorlayarak kredileri artırma politikasının, "Zaten ortada daha ciddi bir sorun olduğu”nun göstergesi sayılması gerektiğini belirtirken; bu soruna piyasa ekonomisini zorlayan zorlayıcı kurallarla çözüm bulunamayacağını, makro tedbirler gerektiğini ifade etti.
BDDK kararından sonra bankalar hangi yolu izleyecek?
Bankaların, hükümet zorlayıcı kurallar koydu diye, kredileri kısa sürede ciddi ölçüde artırması bence beklenmemeli. Peki, getirilen aktif rasyosu ciddi maddi cezalar öngördüğüne göre, bankalar nasıl bir yol izleyecek? Konuştuğumuz bankacılar “durumu idare etmeye çalışacaklarını” söylediler. Özel bankaların mevcut ortalama verileri, bu rasyoyu yüzde 95 civarında gösteriyor. Mayıs sonu bilançolarına kadar bu rasyoya uymak için çalışacaklar. Bunun için izleyecekleri yolu açık olarak söylemiyorlar ancak gördüğümüz kadarıyla mevduat toplamak için artık agresif davranmayacaklar. Yabancı para mevduatında faizler zaten sıfıra yakın. Bankacılar burada belirleyici müşteri olduğu için, döviz mevduatında önemli bir erime beklemiyorlar. Buna karşılık TL mevduatta ise artık bankaların birbirleriyle faiz yarışına girmeyecekleri, dolayısıyla TL mevduatını çözen müşterileri geri döndürmeye çalışmayacakları anlaşılıyor.
Bu arada getirilen rasyoya uymak için bankaların mevduat yerine çıkaracakları bono ile kaynak sağlamaya çalışabilecekleri, yurtdışından aldıkları sendikasyon kredilerinde bu yıl yüzde 70 civarında beklenen çevirme oranının yükselebileceği konuşuluyor. Böylece rasyodan kaçmayı düşünebilirler ama bu noktada Türkiye'nin yüksek riski engelleyici bir rol oynayabilir.
Kredi verip batırmak yerine Hazine tahvilini seçebilirler
Bu arada yurt dışındaki bankalarla yapılan swapların bir bölümünün Merkez Bankası’nda kurulan piyasaya yönelebileceği, bunun da rasyonun düzeltilmesine katkıda bulunabileceği söyleniyor. Rasyoya uyumda önemli yöntemlerden biri de Hazine tahvil-bonosu olabilir. Kredi kadar olmasa da Hazine bonosu yatırımının da 0.75 oranında ağırlıkta yer alması nedeniyle, kredi vermek yerine Hazine kağıtlarına yatırım tercih edilebilir. Hazine'nin borçlanma ihtiyacının giderek arttığı hatırlandığında, bankaların düşük faizle olsa bile, krediye verip batırmaktansa, Hazine tahvillerini tercih edebilecekleri görülüyor.
Yeni düzenlemedeki teknik sıkıntıların bazılarını iktisatçı Mahfi Eğilmez son blog yazısında sıraladı. Mevduatlar üzerinden zorunlu karşılık yatırıldığını hatırlatan Eğilmez, böylece bankaların aslında topladığından daha fazlasını kredi veya hazine bonosuna yatırmak zorunda kalacağını söyledi. Bunun yanısıra BDDK’nın bu düzenleme ile kuruluş amacından saptığını, bankaların zorlanarak verdikleri kredinin batması halinde Hazine’nin banka batıklarını sigorta edeceği bir mekanizmaya ihtiyaç olduğunu da kaydetti.
Görüldüğü gibi, hükümet önce zorunlu karşılıklarla özendirdiği, sonra açıkça hükümet yöneticilerinin hedef aldıkları özel bankaları, şimdi de yeni rasyo getirip kredileri artırmaya zorluyor. Basel kriteri gibi uluslararası standartlara uyumu tartışmalı bu düzenlemenin istediği kredi artışını sağlayamayacağı ama Hazine’nin daha düşük faizle borçlanmasını kolaylaştıracağı söylenebilir. Özetle, kredilerde köşe kapmaca oyunu bundan sonra da devam edecek.
Erdal Sağlam
© Deutsche Welle Türkçe