Muiznieks: Gazetecilerin tutuklanması AİHS ihlali
19 Ekim 2017Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Türkiye’de tutuklu bir grup yazar ve gazeteci tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Ankara’ya karşı açılan davalara müdahil oldu. Muiznieks bu kapsamda AİHM’e sunduğu belgede, yazar ve gazeteciler hakkındaki kovuşturma ve tutukluluk kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile uyumlu olmadığı görüşünü dile getirdi.
Muiznieks, AİHS’nin kendisine verdiği "üçüncü taraf sıfatıyla davaya katılma" yetkisini kullanıp Ahmet Altan, Şahin Alpay, Atilla Taş, Ali Bulaç, Nazlı Ilıcak, Mehmet Altan, Murat Aksoy, Ahmet Şık, Deniz Yücel ve Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanları tarafından Ankara’ya karşı AİHM'de ayrı ayrı açılan davalarla ilgili genel bir yazılı görüş sundu.
"Amaç muhalif sesleri bastırmak"
Muiznieks, Türkiye’de çok sayıda yazar ve gazeteci hakkında son zamanlardaki tutuklama ve kovuşturmaların "Türkiye’de yönetimin kendisine muhalif ve eleştirel görüşleri bastırma eğiliminden kaynaklandığını" savundu. Bu kovuşturma ve tutuklamalarla Türkiye’nin de taraf olduğu "AİHS’nin ihlal edildiğini, hukuk devleti kurallarının çiğnendiğini" belirtti.
Terör kavramının yorumu
Ceza Kanunu’nda devletin güvenliği ve terörle ilgili hükümlerin "muğlak", terör propagandası ve terör örgütüne yardım kavramlarının ise "çok geniş yorumlandığına" vurguda bulunan Muiznieks, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası çok sayıda gazetecinin "meşru ifade özgürlüklerini kullandıkları için ispatlanmamış terörizm bağlantılı suçlamalarla karşı karşıya kaldığına" işaret etti.
Gazeteciler hakkındaki tutuklama ve kovuşturma kararlarının gerçek anlamda meşru gazetecilik faaliyeti üzerinde "çok etkin caydırıcı sonuçları" olduğunu hatırlatan Muiznieks, bunun da toplumsal tartışmaya katılmak isteyenleri "otosansüre ittiğini" dile getirdi.
"Somut kanıt olmadan tutuklanıyorlar"
Muiznieks, gazeteci ve yazarlar hakkında Türk mahkemeleri tarafından alınan geçici gözaltı kararlarının yeterli somut kanıtlara dayanmadığına ve "orantısız" olduğuna dikkat çekti. Gazeteci ve yazarlar hakkındaki geçici tutukluluk süresinin kimi zaman davaları başlamadan bir yıl sürdüğünü, AİHM’in daha önce Nedim Şener ve Ahmet Şık davalarında aldığı kararlarla bu durumu AİHS’ye aykırı bulduğunu anımsattı. Katalog suçlarla yaratılan "makul şüphe" kavramının ise mevcut uygulamayı daha da "kötüleştirdiğini" kaydetti.
Yargı aracılığıyla muhaliflere baskı
Darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL uygulaması kapsamındaki önlemlerle kovuşturma sürecinde hakim tarafından dinlenme ve soruşturma dosyasına erişim gibi hakların sınırladığına işaret eden Muiznieks, tutukluluk kararının gözden geçirilmesini sağlama hakkının da kısıtlandığını bildirdi.
Muiznieks, "gazetecilerin yanı sıra ifade özgürlüğü haklarını kullanan insan hakları savunucusu, akademisyen ve parlamenterleri hedef alan davaların, ceza kanunları ve yönetmeliklerin yargı tarafından muhalifleri susturmak için kullanıldığını gösterdiği" görüşünü de aktardı.
Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının "erozyona uğradığını" belirten Muzinieks, bu koşullarda ifade özgürlüğünü ayakta tutmanın "zor olduğuna" vurguda bulundu. Muiznieks, Türkiye’de gazetecilere yönelik geçici tutuklama kararlarının AİHS ile bağdaşmadığını ifade etti.
Kayhan Karaca / Strasbourg
© Deutsche Welle Türkçe